Suruç
olayı için “keşke olmasaydı” diyen çok. Bugün yaşanan gerilim ortamının
temelinin Suruç’ta sebep ve sonuçlarıyla, oluş şeklinin birçok şüphe ve plan
taşıdığı aşikar olan vahim patlama olduğunu iddia edenler hayli fazla.
Suruç
gelinen noktada bir milat oldu. PKK olayı bahane göstererek, aynı gün Adıyaman’da
bir astsubay ve ertesi gün Viranşehir’de iki polisi haince katletti. Kimin
yaptığı ve ne şekilde tezgahlandığı bile henüz tam kesinleşmemişken PKK’nın, “hazır kan döküldü biz de kaşınalım”
biraz tarzı yaptığı bu eylemlere devletin kayıtsız kalması elbette mümkün
değildir. Devletin Kuzey Irak yapılanmalarına ve içerdeki dağ kadrolarına karşı
yaptığı hava harekatı tamamen meşru bir harekettir.
Bombardımanın
çözüm sürecini bitirdiğini iddia edenler, Kuzey Irak ve Suriye’deki yapılanmaların
arkasını dayadığı ABD’ye güvenmekten kaynaklı boş bir heva ve güvenle zaten
çözümü falan takmadıklarını gizlemeye çalışıyorlar.
Şu
var ki HDP çok iyi çalışıyor. Silah ve çatışma ortamında hiçbir tavize
yanaşmadan dediğim dedik diyen bir terör örgütünü siyasi arenada savunmak,
barış söylemleri ile devleti –kim inkar ederse etsin- bir şekilde İmralıyla ve
kandille görüşür pozisyona sokmak HDP’nin siyası başarısıdır. Ancak
eşbaşkanının söylediği gibi arkalarını dayadıkları bütün P’li oluşumlar yanlış
yoldadır ve sürekli sözde barış söylemlerinin altını oymaktadır.
Geçmişten
günümüze hiçbir samimiyet eseri gözükmeyen faaliyetleri tamamıyla devletin
bölünmez bütünlüğünü yıkmaya yöneliktir. Her ne kadar üç yıllık bir ateşkesten
bahsetseler de 2013 ve 2014 yıllarında pazarda alışveriş yaparken, ya da
çarşıda yürürken şehit edilen askeri personellerimiz barış söylemleri altında
kirli faaliyetlerin kurbanı olmuşlardır.
Bugün
Güneydoğu illerinin hendek kazılarak köstebek yuvasına dönüştürülmesi, maskeli
PKK gruplarının metropolleri yangın yerine çevirmesi çözüm sürecinin hiç
başlamadığını da göstermektedir.
Bahsedilen
çözüm süreci devletin taviz vermesinden başka bir şey değildir. Aslolan, göz
göre göre terörist yapılanmaya özgürlükler adı altında zaman verilmesi ve güç
toplamasına göz yumulmasıdır.
Şöyle
bir örnek verelim. Yıl 1989 tam da bugün, yani 29 Temmuz, yer Siirt’in Eruh
ilçesine bağlı Gülburnu Köyü. Bugün Ağrı belediye başkanı olan Sırrı Sakık’ın
kardeşi Şemdin Sakık komutasındaki bir grup bu köyü gece vakti basıyor. Bir ev
özellikle hedef alınıp ateş altına alınıyor. 4 kişi katlediliyor. Aslında sayı
5. Ancak ben beşinci kişiyi bir melek olarak saydığım için öldürülen insan
aritmetiğine dahil etmiyorum. Çünkü o beşinci henüz dünyada olduğundan bile
habersiz, beşiğinde uyuyan 2 günlük bir bebek. Siz insan olarak, “insanların” yaptıkları bu katliamda öldürülen insanların arasında bu “meleği” sayabilir misiniz? Veya 2015-1989=26
yıldır verilen özgürlükler ve tanınan imtiyazlara rağmen bir çözümden
bahsedebilir misiniz?
Her ne
kadar Türk halkı ve devleti terör konusunda bir hafıza kaybı yaşasa da, bu
katliamlar tarihi kayıtlar altındadır ve Hakkari milletvekili Abdullah Zeydan’ın
ifadesiyle “pkk’nın tükürüğüyle boğabilme”
kabiliyetine inançlarının bittiği ve açılımla bunun külleneceğini ummak vatan millet sevdalılarının yutacağı safsata
değildir.
Bir
önceki gün Binbaşının, dün bir Uzman Çavuş’un şehit edilmesi ve bugün bir Astsubay’ın
yine saldırıya uğraması henüz gözükmeyen cani ruhun uyanmaya başladığının
göstergesidir. Yarın yine iki üç günlük meleklerin beşiklerinde katledilmeyeceğinin
garantisini kim verebilir.
Dönem
“vatan aşkına” diyen tüm sevdalıların
uyanık olması ve terörün ve destekçilerinin topyekün lanetlenmesi zamanıdır.
Hal böyleyken Şemdinli’de şehit edilen Uzman Çavuş’un yöre halkı tarafından
ambulans beklenmeden pikap kasasında hastaneye yetiştirilmesi ve yaşatılmaya
çalışılması bölgeyi komple terörist ilan edenlerin utanması gereken takdire
şayan bir görüntüdür.
Bu
durumda önce sükunet isteyen bölge halkı kendi içindeki habis uru atmaya
çalışmalı, bunu yaparken de gerek silahlı kuvvetlerin, gerekse olumlu, yapıcı
sivil toplum örgütlerinin desteğini arkasında hissetmelidir. Aksi taktirde
sırtını P’li örgütlere yaslayanlar kendini kral ilan etmeye, yalancı önderliğe
ve zulüme devam edeceklerdir.
Oysa
kral çıplak deyip sırtından bu kamburu atacak öncü güç sağduyulu bölge
halkalarıdır. Gerisi yalan dolan ve sahte savaş oyunlarıdır…
Ahmet SAVAŞ-29.07.2015/ADANA
0 yorum:
Yorum Gönder