29 Temmuz 2015 Çarşamba

MELEKLER VE TERÖRİSTLER


Suruç olayı için “keşke olmasaydı” diyen çok. Bugün yaşanan gerilim ortamının temelinin Suruç’ta sebep ve sonuçlarıyla, oluş şeklinin birçok şüphe ve plan taşıdığı aşikar olan vahim patlama olduğunu iddia edenler hayli fazla.

Suruç gelinen noktada bir milat oldu. PKK olayı bahane göstererek, aynı gün Adıyaman’da bir astsubay ve ertesi gün Viranşehir’de iki polisi haince katletti. Kimin yaptığı ve ne şekilde tezgahlandığı bile henüz tam kesinleşmemişken PKK’nın, “hazır kan döküldü biz de kaşınalım” biraz tarzı yaptığı bu eylemlere devletin kayıtsız kalması elbette mümkün değildir. Devletin Kuzey Irak yapılanmalarına ve içerdeki dağ kadrolarına karşı yaptığı hava harekatı tamamen meşru bir harekettir.

Bombardımanın çözüm sürecini bitirdiğini iddia edenler, Kuzey Irak ve Suriye’deki yapılanmaların arkasını dayadığı ABD’ye güvenmekten kaynaklı boş bir heva ve güvenle zaten çözümü falan takmadıklarını gizlemeye çalışıyorlar.

Şu var ki HDP çok iyi çalışıyor. Silah ve çatışma ortamında hiçbir tavize yanaşmadan dediğim dedik diyen bir terör örgütünü siyasi arenada savunmak, barış söylemleri ile devleti –kim inkar ederse etsin- bir şekilde İmralıyla ve kandille görüşür pozisyona sokmak HDP’nin siyası başarısıdır. Ancak eşbaşkanının söylediği gibi arkalarını dayadıkları bütün P’li oluşumlar yanlış yoldadır ve sürekli sözde barış söylemlerinin altını oymaktadır.

Geçmişten günümüze hiçbir samimiyet eseri gözükmeyen faaliyetleri tamamıyla devletin bölünmez bütünlüğünü yıkmaya yöneliktir. Her ne kadar üç yıllık bir ateşkesten bahsetseler de 2013 ve 2014 yıllarında pazarda alışveriş yaparken, ya da çarşıda yürürken şehit edilen askeri personellerimiz barış söylemleri altında kirli faaliyetlerin kurbanı olmuşlardır.

Bugün Güneydoğu illerinin hendek kazılarak köstebek yuvasına dönüştürülmesi, maskeli PKK gruplarının metropolleri yangın yerine çevirmesi çözüm sürecinin hiç başlamadığını da göstermektedir.

Bahsedilen çözüm süreci devletin taviz vermesinden başka bir şey değildir. Aslolan, göz göre göre terörist yapılanmaya özgürlükler adı altında zaman verilmesi ve güç toplamasına göz yumulmasıdır.

Şöyle bir örnek verelim. Yıl 1989 tam da bugün, yani 29 Temmuz, yer Siirt’in Eruh ilçesine bağlı Gülburnu Köyü. Bugün Ağrı belediye başkanı olan Sırrı Sakık’ın kardeşi Şemdin Sakık komutasındaki bir grup bu köyü gece vakti basıyor. Bir ev özellikle hedef alınıp ateş altına alınıyor. 4 kişi katlediliyor. Aslında sayı 5. Ancak ben beşinci kişiyi bir melek olarak saydığım için öldürülen insan aritmetiğine dahil etmiyorum. Çünkü o beşinci henüz dünyada olduğundan bile habersiz, beşiğinde uyuyan 2 günlük bir bebek. Siz insan olarak, “insanların” yaptıkları bu katliamda  öldürülen insanların arasında bu “meleği” sayabilir misiniz? Veya 2015-1989=26 yıldır verilen özgürlükler ve tanınan imtiyazlara rağmen bir çözümden bahsedebilir misiniz?

Her ne kadar Türk halkı ve devleti terör konusunda bir hafıza kaybı yaşasa da, bu katliamlar tarihi kayıtlar altındadır ve Hakkari milletvekili Abdullah Zeydan’ın ifadesiyle “pkk’nın tükürüğüyle boğabilme” kabiliyetine inançlarının bittiği ve açılımla bunun külleneceğini ummak  vatan millet sevdalılarının yutacağı safsata değildir.

Bir önceki gün Binbaşının, dün bir Uzman Çavuş’un şehit edilmesi ve bugün bir Astsubay’ın yine saldırıya uğraması henüz gözükmeyen cani ruhun uyanmaya başladığının göstergesidir. Yarın yine iki üç günlük meleklerin beşiklerinde katledilmeyeceğinin garantisini kim verebilir.

Dönem “vatan aşkına” diyen tüm sevdalıların uyanık olması ve terörün ve destekçilerinin topyekün lanetlenmesi zamanıdır. Hal böyleyken Şemdinli’de şehit edilen Uzman Çavuş’un yöre halkı tarafından ambulans beklenmeden pikap kasasında hastaneye yetiştirilmesi ve yaşatılmaya çalışılması bölgeyi komple terörist ilan edenlerin utanması gereken takdire şayan bir görüntüdür.

Bu durumda önce sükunet isteyen bölge halkı kendi içindeki habis uru atmaya çalışmalı, bunu yaparken de gerek silahlı kuvvetlerin, gerekse olumlu, yapıcı sivil toplum örgütlerinin desteğini arkasında hissetmelidir. Aksi taktirde sırtını P’li örgütlere yaslayanlar kendini kral ilan etmeye, yalancı önderliğe ve zulüme devam edeceklerdir.


Oysa kral çıplak deyip sırtından bu kamburu atacak öncü güç sağduyulu bölge halkalarıdır. Gerisi yalan dolan ve sahte savaş oyunlarıdır…

Ahmet SAVAŞ-29.07.2015/ADANA

0 yorum:

Yorum Gönder