Onların
soyu tükenmeyecek! Tüm yok olmalara karşı bağışıklık kazanmışlar yüzyıllardır.
Kesmeye kalktıkça filizlenen yabani ayrık otları gibiler. Asalak, yavşak ama
bir o kadar gözdeler, imrenilesiler. Bunun için tükenmiyor ya soyları!...
Herkesi
menfaatlerine bir araç olarak gören bu yaratıkların tuhaf huyları var. Ön
ayaklarını oğuşturup sürekli “peki
efendim”, “tamam efendim”,”hallederiz efendim” diyerek avama şirin
gözükebiliyorlar.
Ya
da sürekli “siz ağasınız”, “siz paşasınız”, “her şeye gücünüz yeter” diyerek havasa da el pençe kul köle
olabiliyorlar.
Makamlarına
uğradığınızda ceketlerini ilikleyip sizi ayakta karşılarlarken kendinizi çok
önemli hissediyorsunuz. Oysa isteğiniz “efendisiyle”
görüşebilmek. Ağzınızdan girip burnunuzda çıkıyorlar, “efendiye gerek olmadığına” sizi inandırıp postalıyorlar kapıdan
sizi. Siz çıkarken “size” benzeyen ve
muhtemelen biraz sonra “yine tatlı dil ve
güler yüzle” bir başkasına ceket ilikleyip hoş geldiniz reveransına
başlıyorlar. Efendisini kimseyle paylaşmıyor, kimseye göstermiyorlar!
Efendisi
ise sadece O’nun anlattığı kadar biliyor sizin dertlerinizi, anlatmaya değer
bulursa tabii. Eğer o yardıma ihtiyacınız olduğunu düşünüyorsa, bir şekilde
efendisini inandırıyor. Siz o zaman yardım alıyorsunuz, işe başlıyorsunuz,
çocuğunuza karşı boynunuzu dik tutabiliyorsunuz. Ve efendiyi görmeden işinizi
halleden bu soytarıyı büyük bir adam zannediyorsunuz. İmreniyorsunuz!.
Efendisinden çok O’na dua ediyorsunuz. Hatta “şükürler olsun” diye büyütüyorsunuz gözünüzde!... Çarpılacaksınız…
İş
ki kadın zaafı varsa ve siz de O’nun zevk kıstaslarına uyuyorsanız çok
önemlisiniz! Sizin için dışarıda reis-i cumhuru bile bekletebilir. Allem eder kalem
eder, sizin için efendisine dokuz takla atar ve ne istiyorsanız yapmaya amade “fino köpekleri” gibi kuyruk sallamaya
devam eder. Tabii bir şartla! Onu da söyletme bana!...
Ya
da zenginseniz ve “kroyum ama para bende”
tarzı bir dünya meşgalesi içindeyseniz bu yalakalar istemeseniz de sizin “hazır askerinizdir”. Sizin için tüm kapılara
paspas bile olabilir, yalaka domuz! Yeter ki yediklerinizin kırıntısını
toplamasına izin verin. Yapamayacağı şey yoktur! Uç derseniz uçar, yat derseniz
yatar! Ne yapacağınız size kalmış sonra! Sesi çıkmaz yani…Tabii sizde para
olduğu sürece!
Heyhat
hepimiz çoktan düzene alışmışız. Önce odacısı, şoförü, çaycısı, sekreteri,
yardımcısı, danışmanı, müşaviri sonra efendisi. Gücünüz kalırsa. İnancınız
bitmezse. Ölmez sağ kalırsanız!
Ancak
o efendinin ve soytarısının anlamadığı bir şey var!
Geçici
dünyada hiçbir makamın, mevkinin ve ziyafetin sürekli olmadığını, elbet bir gün
sonunun geleceği ve dönen çarkın çatırdayacağını unutuyorlar. Elbet hesabın
üstünde bir hesap ve planın üstünde bir plan olduğunu, en büyük oyun kurucunun
kim olduğunu düşünmüyorlar! Kendilerince daha çok yeme, anasına, avradına,
bacısına, babasına, atasına, çocuğuna çoluğuna daha çok yedirme derdindeler ama dertlilerin
derdi ne sineler deler farkında değiller…
Bu
han-ı iştihanın en büyük “homini
gırtlakçıları” bu şakşakçılar, bu yalaklar, bu köpek tabiatlılardır. Gerisi
yalan dolan, gerisi koca bir kandırmacadır.
İşte
dünya böylesine “ucuz boyalı yaşlı bir
aşuftedir!...”
30.09.2015 - Adana
Yalakalar çağında doğduk, krallar devrine değil kralcilar dönemine denk geldik... yapacak bisey yok kardeşim... onurlu proloterya maraba hayatimiza minnetsiz bicimde devam edeceğiz.
YanıtlaSilFatih Kürşat Cansu.
Yalakalar çağında doğduk, krallar devrine değil kralcilar dönemine denk geldik... yapacak bisey yok kardeşim... onurlu proloterya maraba hayatimiza minnetsiz bicimde devam edeceğiz.
YanıtlaSilFatih Kürşat Cansu.