Sanırım tüm dünya olarak insanlığımızdan utanmamız gereken yıllar bu
yıllar!
Bir avuç dolar için bataklığa dönen Ortadoğu, bitmek tükenmek bilmeyen
mezhep savaşları, Hilal ve Haç savaşına döndürülmeye çalışılan çatışmalar…
Yorulduk hepimiz… Tükendik…
Öyle bir coğrafyanın ortasındayız ki “bana ne” diyemiyorsunuz çünkü hem millet
olarak hem inanış açısından bağımız var! Olayların tam ortasına dalamıyorsunuz çünkü kimin dost kimin düşman olduğu belli değil, destekçi bulamıyorsunuz! Dost
dedikleriniz arkanızdan vuruyor.
Öte yandan dış politika, siyaset derken içsel benliğimize ait sorunlarımızı
bastırıyoruz hep. Maddi problemlerimiz, kaybolan komşuluklar, çocuk yaşlara
inen tacizler, en aymaz haramilikler… Hepsi bir yerde, bir gün, birinin içinden
patlayıp karşımıza toplumsal sorun olarak dikiliveriyor.
Halk olarak topluca terapiye ihtiyacımız olduğu aşikar… ve fırsat kapıda!
“Nisan’da Adana’da” böyle bir terapidir benim gözümde. Bir şehrin tüm
sakinleriyle birlikte, misafirleriyle gezmeye çıkmasıdır portakal çiçeği
kokuları arasında. Renklerin cümbüşüdür. Bu renk ahenginde kalplerin kara
kalması mümkün değildir. Çünkü gülmek, eğlenmek en büyük terapidir zira insan
ruhunda. Hele de seninle birlikte ilaç gibi portakal çiçeği kokularını içine
çeke çeke gülenler, eğlenenler varsa etrafında.
Korkumuzdan evlere, bilgisayar ve tabletlere hapsettiğimiz çocuklarımızı bu
rengarenk dünyaya sokmamız ve onları eğlenirken görmemiz bile bizim kalbimizi
yumuşatacaktır.
Bu sene tam üç güne
çıkarılmış bir programla karnaval daha bir göz dolduruyor. Programı edinip
cepte taşımak gerekiyor.
Nisan’da Adana zaten güzeldir. Mis gibi kokar! Ancak aylardır süregelen
siyasi tartışmalar, hemen yanı başımızda ülke olarak çok büyük zararlar
gördüğümüz ve hala devan eden savaş ve şehitlerimize ağladığımız sıkıntılı günlerden
sonra; bir büyük halk oylamasından hemen önce gerilen sinir kat sayılarımızı
yumuşatmak için güzel olan, iyi olan, bizi millet olarak birbirimize bağlayacak
her türlü girişime, organizasyona öylesine ihtiyacımız var ki! Kaçırmayın bu
fırsatı…
Ancak can sıkıcı bir durum var ki uyarmak gerekiyor. Ne kadar eğlenirsek
eğlenelim insan olduğumuzu unutmayalım. Karnaval eğlence demektir zira kavga
demek değildir. Her kalabalıkta olası sıkışmalar, sürtüşmeler olabilir, “önden
buyur kardeşim” demesini bilelim. Hemen yumruklarımızı sıkıp kavgaya
dalmayalım.
Üstümüzde biriken negatif elektriği atmak için güzel bir ortam
yaratılmışken değerini bilelim. Nisan’da Adana’da Portakal Çiçeği Karnavalı tam
da bu şehrin sıcaklığına, samimiyetine cuk diye otursun. Ve buradan yükselen
renkler tüm ülkeyi kuşatsın, kuşatsın da Türkiye’m rahat bir nefes alsın artık.
Her alanda pozitif gelişmişliğe bir vesile olsun. Sinerji olsun, hareket olsun,
başarı olsun…
Aşk olsun!...
Yok Ben Sosyal Medyadan Takip Ederim Dersen Şöyle Alalım:
Yahu Sen Geçen Sene de Bir Yazı Yazmıştın Dersen Bu Taraftan Gel: http://monologya.blogspot.com.tr/2015/04/nisan-adana.html