Bir Nevruz daha kutlandı dün her yerde!
Herkes kendince kutladı, kendine mal etti sevinci yine. Ortak olamadık
söylemlerde. Hoparlörlerden yayılan cızırtılı kardeşlik lafları ancak cızırdadı
ve bitti. Kürsüye çıkanlar bahardan, neşeden, birlikten ve kardeşlikten
bahsetti ama o anda uçtu gitti laflar…
Oysa inandıkları ve güvendikleri hamilerinin kendi başlarına çorap öldüğünü
bir türlü fark edemeyen bu zavallılar, halkları da kendi nefretlerine ortak
ediyorlar. Nasıl ki Afganistan’da, Afrika’da, Irak’ta batının eli değdikten
sonra ne çiçek kalmıştır, ne böcek, ne bahar… göremiyorlar gerçeği, hala kara
kaş kara gözleri için Amerika’nın kendilerini desteklediğini sanıyorlar.
Oysa bir ayrışırsak, bir bölünürsek ne büyük felaket olacağını
düşünemiyorlar mı?
Eline mikrofonu geçiren kardeşlik nutukları atıyor ama sonra gidip
kardeşinin elini sıkacağına, düşmanın eline bakıyor. Kucaklaşsa kardeşim
dediğiyle, bitse ortada ne varsa ve kovsa ilinden, sokağından batılı siyasi
misyonerleri her şey çözülecek.
Ama bunu ne o silah satıcısı kelle avcıları istiyor, ne de kardeş kavgası
kızıştıkça beslenen asalak, soysuz takım elbiseli teröristler istiyor.
Oyuna geldiğinin farkında olmayan Kuzey Irak ve Kuzey Suriye’nin
kafasızları, size orayı yedirmezler. Bastığınız toprağın altında hali hazırda
tespit edilen kırk beş milyar varil petrol, bir o kadar doğalgaz bitmeden sizi,
bizi rahat bırakmazlar. Evet ancak bitince rahat bırakırlar, o zaman da yiyecek
ekmeğe muhtaç oluruz. Tıpkı Afrikalılara yaptıkları gibi…
Yani kendi topraklarımızda silah sesi olmadan, çiçeklerin içinde güle
oynaya Nevruz’u kutlamak mı; yıkıntılar arasında, ölülerimizi gömdüğümüz mezar
başlarında Newroz’a ağlamak mı. Tercih yapmak zorunda değiliz. Aklımızı başımıza devşirmeliyiz…
0 yorum:
Yorum Gönder