Oturduğumuz
yerden bakınca her an patlama tehlikesi ile yüz yüze olduğumuzu görüyorum
artık. Kimbilir en sevdiğimiz simidi alırken bir pastanenin önünde ya da
çocuğunuzu salıncakta sallarken bir parkta, patlayabiliriz! Oracıkta yerlere
serilmişken üzerimize örterler hayattayken iğretiyle baktığımız bayrakları,
flamaları, pankartları….
Ankara’da
ölenlerin hepsi miting için mi gelmişti oraya! Trene binmek için gelen ya da
inip evine gitmek için kapıdan çıkanlar da ateşin içinde kalmadılar mı? Sadece
kalabalığı izleyeyim diyen ve duvar dibine çömelip bir sigara yakan yok muydu
ölenlerin arasında? Öldüler! Hepsi Öldüler!... Huzur geldi mi?
Ötesini
berisini araştırın artık. Kimin yaptığına dair ufak bir saç teli, kurumuş bir
tükrük bulursanız, içimizi ferahlatırsınız öyle mi? Düşündükçe ve konuştukça
ölümleri unutuyoruz. Hepimiz acaba kim yapmış derdine düşmüşken, parça parça
düşenleri kabulleniyoruz aslında! “Ne
işleri varmış orada” diyoruz mesela. Sabah sabah biz gözümüzü oğuşturmadan
daha, ellerine demek istediklerini alıp meydana koşanları anlamıyoruz. Ancak
ölenlerin sayısı ilgilendiriyor bizi. Ne çok…!
Demokrasiler
hep kanlı mı oluyor? Ülkemde demokrasi neden kana doymuyor bir türlü! Tüm
gürültüsüyle ağız dolusu saçmalayan arap ülkeleri geliyor mesela aklıma! “Ortadoğu’da canlı bombalar olur, insanlar
ölür, biz de Ortadoğu ülkesiyiz” diye ölümleri sıradanlaştıran,
basitleştirenlerden midem bulanıyor. Oysa ölüm tüm sıradanlığına karşın,
hayatın en büyük olağanı, rutini olmasına karşın böylesini kabullenemiyorum!
Bundan sonrakileri de kanıksamış olarak hoş mu göreceğiz yani!
Çocuklarıma
nasıl bir ülke bırakmak üzere olduğumuzdan dolayı endişeliyim! Korkuyorum onlar
için. Ölümlerin içine doğan bireylerin sadece ölmek ve öldürmek üzerine hayat
sürmesi yaralamıyor mu? Gocundurmuyor mu başkentin göbeğinde parça parça
cesetlerin savaş görüntüsü silüetleri!
Ve “boom” sesiyle tespihinden bir tane daha
attıran “şükürzade” ya da viskisinden
bir yudum daha alan koca göbekli “haramzade”
çok sevindiniz mi! Okşadınız mı göbeğinizi, sıvazladınız mı sakalınızı. Hiç
olmadığı kadar tatmin oldunuz mu bir genç kendini feda ederek öteki gençleri
öldürdüğünde! Bu kaostan kasanıza
girecek dolarcıkları, ya da hanenize yazılacak oyları saymaya başladınız mı?
Yazıklar olsun sizin insanlığınıza, insafınıza! Ocağınız kurusun, etleriniz
dilim dilim doğransın ve ateşlerde dağlansın gözünüz diliniz!
Mesel
Türklük, mesele Kürtlük değil! İnsanlık meselesi mesele! Bombanın pimine basan
da, bastıran da , o bombaya karşı güvenliği sağlayamayan da, gözlerini karartıp
parça parça insan uzuvlarının arasında bölücülük yapan da, madem konuşmaksa
niyetin daha toplanmadan polis aracını kırıp döküp parçalayan da ve ölü
sayısını tutturmaya çalışırken TV karşısında çekirdeğini çıtlatan da hepimiz az
buçuk sorumluyuz ölenlerden!
Bir
an önce sakin sakin ötekileşmeden, ayırmadan, bölmeden konuşmaya ihtiyacımız
varken, henüz yolu biliyorken üzerine düşeni yapmalısın! Kalkıp yerinden “ben de varım” ve “üzülüyorum bu ülke için” diyebilmeliyiz. Yazık olmadan, geç
kalmadan!..
Adana - 12.09.2015
Kör Parmağım Gözüne: Bu sabah sanatçı Levent Kırca da öldü! Bir sanatçı öldü!
0 yorum:
Yorum Gönder