Oğlum Beşiktaş’ta yapılan kanlı hain katliam haberlerini izlerken “şerefsizler” dedi.
Kızım “abi ne diyorsun, neden öyle
kötü şey söylüyorsun” dedi. İkisi arasında olayları idrak cihetinde üç yıl
var.
Genel olarak her kendini bilen aile gibi çocuklarının ağzında küfür babında
sözcüklerin dolaşmasını istemeyen ailelerden biriyiz. Ancak tam yerine oturan
bu söz karşısında ebeveyn olarak bir şey diyemedik. Ne ki yapılan kancıkça bir
eylem ve tam bir şerefizliktir.
Ne onlar anlıyor böyle vur kaçların koskoca Cumhuriyetimize halel
getiremeyeceğini, ne de biz anlıyoruz hala kardeşçe yaşamaktan dem vurmanın
sorunu çözmediğini. Kınamaların, intikam yeminlerinin akşamdan sabaha
çıkmadığını…
Oysa olan ateşin düştüğü yere oluyor. Anasına, babasına, yavrusuna,
yavuklusuna, kardeşine, bacısına bakarken, ağıtları dinlerken gözümüzün
yaşlanmasına engel olamıyoruz. “Ödediğimiz
neyin bedelidir” ve daha ne kadar ödeyeceğiz…
Kırk yaşıma az kaldı. Tüplü siyah beyaz televizyonumuzun karşısında saman
sarısı defterlerime ödevlerimi yapmaya çalıştığım zamanlarda TRT, Güneydoğu
kırsalında öldürülüp sıra sıra serilen teröristlerin görüntülerini geçerdi.
Şehit olan kahramanların isimleri sayılırdı…. “vah vah” derdi annem babam!
Şimdi ana baba olarak bizim ağzımızda “vah
vah” lar. Ama bu kez gösterilen dağlar değil, metropolün tam göbeği. Bu kez
sıralananlar teröristler değil, sıra sıra al bayraklı tabutlar polislerimizin,
askerimizin, ya da suçu sadece ordan geçmek olan habersiz vatandaşın. Aynı
kalan ise sadece ölüm, ölüm, ölüm…
Yüz yıldan beridir bu sınırlar içinde mal, mülk sahibi olanlar, iş kurup
patron olanlar, okuyup avukat olanlar, seçilip vekil olanlar ama habire “hak isteriz, onu da isteriz, bunu da isteriz
diyenler”…istisnasız hepsi vatanın altını oymakla meşguller. Halbuki yanı
başlarında Irak’ta, Suriye’de olanı görmek istemiyorlar. İşte vatanın altı
oyulunca kaçacak yer arayan akrabalarına karşı hala özgürlük de özgürlük
diyorlar. Oysa en özgür oldukları yer bu sınırlar içi, bir bunu anlamıyorlar.
Ki şehit edilen o polisler içinizden çıkan o teröriste karşı sizin ananızın
babanızın canını da, sizin o bacınızın namusunu da koruyan polisler ve askerler…
Ara sıra yaşadığınız sıkıntılar da işin cilvesi. Her baba şımaran çocuğunu
biraz okşar, bilirsiniz.
Vekil diye seçtiğiniz insan bozması, dün mecliste olayı lanetleyemedi. “TAK” üstlendiyse kınıyorum diyor, “PeKeKe” üstlendiyse “devletin de sivil ölümleri için özür
dilemesi gerekir” diyor. Hala “PeKeKe”
diyor, hala “sivil ölüm” diyor, hala “meclisimizde vatanı bölmeye çalışıyor”… oturduğumuz
yerde bizi deli ediyor… dayağı hakkediyor!...
Başka hiçbir devlet sanırım meclisinde gözünün içine baka baka bölünmekten,
federasyondan, özerklikten bahsedenlere bu kadar özgürlük tanımaz. Üstüne bir
de para ödemez, zannetmiyorum…
Oğlum aslında “şerefsizler”
diyerek yerinde söylüyor lafı. Şereften yoksun olanlardan 44 insan evladı için
yas tutması beklenebilir ki! Öyle de oldu. Ne kınadılar, ne ortak bildiriye
katıldılar…
0 yorum:
Yorum Gönder