Kapı
ve pencereleriniz açıkken sıcak bir akşamda sivrisineklerle mücadelenizde ne
kadar başarılı olabilirsiniz! Önce bataklığı kurutmanız gerekmez mi! Önce
habire yumurtlayan ve yeni sinekler üreten ana sinekleri öldürmeniz gerekmez
mi?..
Facebook
yine siyaha boyandı. Bayrağımızın rengi paylaşımlarda simsiyah artık.
Üzüldüğümüzü böyle belli ediyoruz. Tek renkli tarafımızı, bayrağımızın
kırmızısını da siyah yaparak umudumuzu karartıyoruz. Yapmayın! Albayrağı böyle
paylaşmayın, rengini karartmayın!
Hakkari
Dağlıca’da yine dayanılmaz bir ağrı başladı dün gece. Tüm beynimizi yakan, ve
sair diğer her yerimize sıçrayan ateş düştü. Can acıyor! Ve hala konuşarak, “barış”
diyerek, “çözüm” diyerek, “milli birlik” diyerek deşiyorlar yaraları.
400Kg
patlayıcıdan bahsediyor haber bültenleri. 400Kg patlayıcı toprağa gömülüyor.
Taşınması, oraya kadar getirilmesi falan onlardan geçtik de, onca patlayıcının
toprağa gömülebilmesi tek insan bozuntusunun yapabileceği şey değil. Aklım
almıyor. Beyin hücrelerim yanıyor. İstihbarat çok muamma, çok büyük bir laf
gelirdi bana, küçüldükçe küçülüyor gözümde!
Ben
ufacık beynimle bu C4’ün nerelerden temin edildiğini, nasıl paketlendiğini,
nerelerde zulalandığını, kimlerin yardımıyla taşındığını ve yine kimlerin
gözcülüğünde toprağa gömüldüğünü, kimlerin askeri birliğin geçişini
gammazladığını düşünebilirken, koskoca istihbaratın, 40 yıllık terör tecrübesi
olan ordunun bunu göremeyeceği, bilmeyeceği, engelleyemeyeceği acizliğini
göstereceğini düşünmek aptallık olmaz mı?
Ancak
maalesef öyle oluyor! Ve bunu birileri çok iyi biliyor! “Barış” derken çok iyi
biliyorlar, “analar ağlamasın” derken çok iyi biliyorlar, terörist cenazesine
omuz verirken çok iyi biliyorlar, arkalarını bir yerlere “dayayıp”, zevkten
kudururlarken çok iyi biliyorlar. Ve onlar o analarla birlikte hiç ağlamıyorlar,
“askerde bizim evladımız” diye yalanlarını sıralarken, hiçbir şehit cenazesine
katılamıyorlar.
Gerçi katılanlar da çok mu iş yapıyorlar!
Bayrak
siyah olmaz ey millet! Kara çalınmaz O’na! Al bayrak bu ülkenin çatısında tüm
kızıllığıyla nazlı nazlı dalgalanmalıdır. Dalgalanmalıdır ki bütün hainleri
ortasından çat diye çatlatmalıdır! Dalgalanmalıdır ki, baktıkça beyinleri
yanmalıdır, gözleri kör olmalıdır. Ay yıldızıyla al bayrakla büyük Türk
milleti, buradayım demelidir “mosmor paçavralı” teröristlere.
Bunca
acıya rağmen, kafalarının üstünde her akşam roketler gezerken rahatsız olmayan
bölge halkı da kendine gelmelidir. Kime yardım ve yataklık yaptığını
görmelidir. Hatta bundan Batı’da gece sosyal medyadan “klavye teröristliği” yapan,
ama gün doğunca hiç bir şey yokmuş gibi Batı’nın imkanlarını sömüren, belki
yeri geldiğinde kazandığının zekatını “üç beş keleş de bizden olsun” niyetiyle “kalleşe”
gönderen ne kadar işçi ve işadamı varsa dibine kadar rahatsız olmalıdır. Rahatsız
edilmelidir.
Milliyetçi cephe ise mutlaka ama mutlaka kendine gelmeli ve
etkin olmalıdır sahnede! "Çözümse biz yaparız" diyerek kendisini
göstermelidir. Kişiye odaklı siyasetten çare gelmediğini, geleceğe dönük stratejilerin,
plan ve projelere dair söylemlerin iş yaptığı anlaşılmalıdır artık.
Bugün milliyetçi cephe mutlaka o bayrağı sımsıkı tutmalıdır.
Ülkenin altını oyanları, oydukları yere gömecek politikalar mutlaka
üretilmelidir. Yoksa mazaallah albayrağımızın rengi de, ay ile yıldızı da
karalıktan görünmeyecek hale gelecek!...
Adana-07.09.2015
Kör Parmağım Gözüne: Ey "kardeşlikten" bahseden sahte "barışçıllar", hanedan parçalanmasın diyen padişahlar özkardeşini öldürmüşken, habire bölücülük yapan "sizinle" kardeş olmak isteyen de kim!
0 yorum:
Yorum Gönder