“Böyük devletlerin
böyük oyunu,
Yok etmek Türk’ün
soyunu.
Çoraplar örülmüş,
çuvallar geçirilmiş başıma
Düşünmem, konuşmam, kızmam yasak
Taş kesilmişem gavim gardaş NERDESEN..”
Düşünmem, konuşmam, kızmam yasak
Taş kesilmişem gavim gardaş NERDESEN..”
Tıpkı yüz yıl önce olduğu gibi “duyan geliyor.” Terörü besleyip büyütenler, şimdi yine terörü bahane edip topunu, tüfeğini, uçağını tankını sürüyor Türkmenler’in üzerine. Türkmen Dağı bölgesinde soydaşlarımız ölüyor.
Esed’in
yaptıkları yetmiyor gibi, O’na karşı gelen de vuruyor Türkmenleri, O’nun
yanında olan da vuruyor. Yalnızca biz izliyoruz! Hemen dibimizdeki
ırkdaşlarımıza el uzatmadan sadece izliyoruz ölümlerini.
Kimin
kimle savaştığı da belli değil. Kimin kimi desteklediğinin beli olmadığı gibi.
Rus savaş uçaklarının son bombardımanlarıyla Türkmen Dağı bölgesinde seksen bin
Bayır Bucak Türkmen’in yaşamı tehlikede!. Bir kere daha yerlerinden
yurtlarından ediliyorlar. Ölümden korkmayan ırkın torunları ölümü kucaklarında
taşıyorlar artık. Her an silah sesi kulaklarında, her an uçak tepelerinde.
Aynen
birinci dünya savaşında olduğu gibi yedi düvelin toplandığı kan ve göz yaşı
meydanı oldu Suriye’nin kuzeyi. IŞID’i mazaret gösteren gidip vuruyor. Ama IŞID’i
değil. Göderiyor füzeyi, bombayı kime isabet ettiğini kendisi de bilmiyor.
Görünürde herkes huzur için savaşıyor ama her gelen ülke, her gelen örgüt daha
çok kan ve gözyaşı getiriyor. Olan yine masumlara, yine çaresizlere oluyor.
Pire için yorgan yanmaya devam ediyor yani.
Al Jazeera Türk muhabiri Yılmaz Bilgen, "Şii-Rus-Nusayri çeteler, Türkmen Dağı'nda civanları katlediyor. Oturup
izleyin, istifinizi bozmadan. Esed'in şebbihalarının kirleteceği namusların
mesulu kim olacak?" diye feryât ediyordu dün.
Sahi kim olacak ölen çocukların, kirletilen namusların ve
karartılan hayatların sorumlusu. “Saraylarında
oturan krallar mı?”. Savaş oyunu oynar gibi silahlarına sarılan çeteler mi,
örgütler mi, teröristler mi? Yoksa yarı çıplak şovlarla sürdürülen evlilik
programı müdavimi, kimin kiminle düşüp kalktığı belli olmayan dizi bağımlısı bizler mi? Sen de sorumlusun
Türkmen Dağı’nda öldürülen ırkından, soyundan, kanından kardeşinin ölümünden!
Ben de!
“Fırat’ın kenarında sürüden bir koyun kaybolsa o benim
hatamdır, günahı benimdir” diyen Ömer adaletini getirecek olanların hepsinin
gafletle hala uykuda olması ne tuhaf! Oysa hepimiz akşamı nasıl daha güzel
geçiririz diye düşünürken, daha çok nasıl yeme derdine düşmüşken nasıl olurda oradakilerin
acısını hissedebiliriz. Bugün yardım etmezsek kardeşlerimize, yiyeceklerini
temin etmezsek, karşı koyacak güç için silah vermezsek yarın Allah göstermesin
aynı duruma düşersek kimden yardım bekleyeceğiz.
Vatan sadece misak-ı millinin içinde kalan yer değil ki!
Vatan kendi ırkından bir kişi bile yaşasa Amerika’dır, Afrika’dır, Asya’dır,
Kutuplardır. O’nun derdiyle dertlenmeyen de kardeş falan değildir. Hele aynı
dinin mensubu olduğunu söyleyip de saraylarından kafalarını çıkarmayan, Amerika
da Fransa da otel kapatan Suud krallarının Müslümanlığına falan da kimse
inandıramaz bizi.
İyi ki hesap günü var! Yoksa nasıl hesap sorulacak zalimin zulmünden!
O zaman mübarek gün Cumadır bugün. Duaların kabul olduğu
gündür bugün. En azından “Kahhar ism-i
şerifinle bunları kahreyle” deyiverin de, İbrahim'e su taşıyan topal karınca misali
sorumluluktan kurtulun!
0 yorum:
Yorum Gönder