Yine seçme “özgürlüğümüzü” kullanmanın arifesindeyiz.
Dikkat ediyor musunuz tüm “seçilmeye” hevesli zatların ağzında “fakirlik”, “yoksulluk” ve işsizlik var. Ve yine dikkat ediyor musunuz geçen dört sene boyunca uyuyan bütün “zenginler” uyandı ve “fakirler” üzerinden oy istemeye başladılar. Hayırlısı olsun..
Acaba bu ülkenin çöken adalet sistemi, bozulan emniyet gücü, sinen pusan askeri otoritesi, demokrasi, gittikçe yükselen ırk, mezhep ve din ayrımcılığı gibi sorunlar “zenginleşince” çözülecek mi?..
Fakirlik ve yoksulluk dışındaki sorunların tamamı asıl sorundur bence. Bu ülkede birliği, saygıyı ve güveni tesis edebilirseniz; bölüşmeyi, paylaşmayı ve uçurumsuz zenginliği de tesis edebilirsiniz. Gene de “Siz” bilirsiniz…
Her bireyi iş sahibi yapıp herkesi aynı oranda zenginleştiremeyeceğinize göre, ayrıca hayvani hırslarımızdan dolayı mutlaka ama mutlaka ötekinin malında gözümüz olacağına göre “zenginleştirmek” çözüm olmayacak.
Ancak her zaman acımayı ve acındırmayı seven bir millet olduğumuz için, “onlar” acıdıkça “bizler” seviniyoruz. “Bizim” acılarımız üzerine çöreklenerek daha fazla nasıl mutlu olabilirim diyen “550” kişi sayıyorum ben. Başka bir anlamı yok bu özgürlüğün. Bu “550”’nin her birinin peşine takılan biner kişiden, tut ki 550 bin, alın size mutlu mesut azınlık. Peki çoğunluk?... Hayırlısı olsun.
Anasınıfı ve yabancı dil hazırlık gördüğünü de varsayarsak bir lisans mezununun tam 18 sene eğitim alması gerekiyor. Peki mezun olduklarında 18 sene de öğretilmeyen tek şey ne?... El pençe divan durmak, el etek öpmek… Yapabiliyorsa bir yerlerde “asgari ücretten” biraz hallice bir maaşla işe başlıyor. Her an çıkarılma, işine son verilme korkusuyla. Bu mudur “sizin” eğitim, huzur, refah, daha yaşanabilir bir ülke dediğiniz…
Bakın “hiçbirisi” gidip fabrikatörlerden, büyük esnaflardan ve şehirlerin zengin kesimlerinden “istemiyor”. Çünkü onlar bu ülkede devede kulak, bi manası yok çoğunluğun yanında, bu sahnede “yok hükmündeler”. Bir de onları kandırmak zor herhalde. “Senin çocuğun işsiz kalmayacak” diyen bir siyasetçiye, “benim çocuğum zaten kolej mezunu azizim, seneye Amerikaya uçuyor MBA için, sonra bi fabrika zaten onun , ha ha ha” dediğini düşündüğünüzde…. Boşverin düşünmeyin, beyniniz acıyor sonra… Hayırlısı olsun….
Annem “aç mezarı var mı bi bak hele” derdi bana! “İnsan rızkı kadar pay alıyor dünyadan” diye de gayet “felsefik” açıklamasıyla kapatırdı ağzımı. Bulgur pilavına kaşık sallayıp, tarhanaya biraz daha tuz atıyorduk o zaman. Tamam durum o kadar vahim değil benim için ama, daha vahim olanların karşısına çıktığınızda “siz” hiç inandırıcı olamıyorsunuz. Sizin aş, ekmek, iş vaatlerinizi çoktan yemiş, yutmuş gariban, dönüp küfrediyor bir de düzenin içine.
Hayırlısı olsun diye diye bitirmek isterdim ama… galiba “hayırsızların” altında hayır aramakta “fakirliğin” daniskası… Yersen…
Kör Parmağım Gözüne: Üstteki resimler eski seçim afişlerinden alıntıdır, "aman tarafım belli olur" korkusuyla parti isimleri kapatılmıştır. Açlık, fakirlik ve yoksulluk babında bir değişiklik olmadığının tespiti için yazıya dahil edilmiştir.
0 yorum:
Yorum Gönder