Her seçim döneminde seçilmeye aday olanların yegane hedefi kararsızları etkileyebilmektir. Kararlılar çantada keklik olduğu için onlara vaat falan verilmez değil mi? Onlar zaten genel başkanın ağzından çıkan her türlü lafı başlarının üstünde kutsal emanet olarak taşırlar… Zaten dava eri olmak da bunu gerektirir.
Bu kararsızlar ne menem topluluktur ki, herkes onları yakalayabilmenin derdinde!
Bir kere karar verdin mi, ben de sendenim artık dedin mi, birden değersizleşirsin. Kimse seninle ilgilenmez. Hatta “demek karar verdin ha, hadi bakalım sen de çalışmaya başla artık” diye “yüce dava” için miting alanlarında, ev ziyaretlerinde, mahalle toplantılarında buluverirsin kendini. Sen kararını vermiş olarak limonata dağıtırsın, öteki kararsız olarak gölgelikte dağıttığın limonatayı yudumlar. Kararını vermesini beklersin.
Bir limonataya kanar mı O! Cin gibi! Kararsız olduğu için, hep acaba var aklında. Acaba bardakla verdikleri limonatayı sürahiyle alabilir miyim diye düşünürken, sen “limonatayla olmayacak bu iş, tatlı da vermek lazım” diye koşturursun baklavayı!
Pasta dilimi anket sonuçlarında eğreti durur kararsızlar. Gridir onların rengi, ne siyahtır ne de beyaz. İşçiyse, memursa kararsız, yeni iştir, aştır vaatler; zenginse eğer yeni rantlardır kandırmak için kozunuz. Sen meydanda nutuk atıp kan ter içindeyken, iki üç kararsız daha etkileyebildim diye şükrederken, diğeri de aynı vaatlerle aynı kararsızları yoklar, kendisine katılır mı diye! Ama o kararsızın derdi orda da tatlıdır, limonatadır.
O’nun satılık tabelası hiç inmez! Sürekli fiyat güncellemesi yapar, kim daha çok verecek diye bekler en uygun zamanı! Aslında bu, kararlıların da yararına bir bakıma. Yoksa kararlıların ağzı var dili yok. Ne gönderirsen yutar garibanlar. Ancak kararsızlar diretir. Onu da istiyorum, bu da benim olsun, şu da fena değilmiş diye diye seni çatlatırcasına zorlarlar. Ve sen vereceğinin hepsini verirsin. Verdiklerin kararsızları etkilemeyecek ya sadece, kararılar da dillendiremediklerini onlar sayesinde kazanmış olacaklar.
Sonra oy paravanın arkasında günü geldiğinde basar geçer mührünü! Çıkışta manalı bakarsın gözünün içine. Sırtını pat patlayıp “hadi bakalım hayırlı olsun” der. Sen bir oy daha yazarsın kendi hanene, ama oy çoktan gitmiştir başka bir haneye. Ötekinin sırtı da sıvazlanmıştır bu arada. Kazanırsan zaten sözünde duracaksın, erkek adamsın. Kazanamazsan O’nun kaybedeceği bir şey yok, öteki rakibinde saydırdı çünkü meydanlarda, yeminler ederek. Kazanan yine kararsızlar…
İyi bakın kararsızlara! Onlar hepimizin sigortası. Karar vermeye zorlayıp da türlerini tüketmeyin. Bırakın masrafınız bi bardak limonatayla, üç dilim tatlı olsun. Değer mi? Bence değer. Elinizden geldiğince sevin! Öpün yumuşak yumuşak “grileri”! Ama abartmayın “elli tonu da” yakalayacağım diye. Çünkü onlar “ellibirinci” tonu da yakalayacağınızı biliyorlar… Yoksa bilmiyorlar mı?... Kararsız mıyım neyim ben?.. Yok canım ben yedim tatlıyı, içtim limonatayı… almayayım ben…. Alsam mı?...
Ahmet Savaş-08/05/2015-Adana
0 yorum:
Yorum Gönder