Sakarya’da bir hayvanlık yaptılar!
Yedi aylık hamile Suriyeli bir kadına tecavüz edip on aylık bebeğiyle
birlikte başlarını ezerek öldürdü hayvanlar!
Yakalanıp er geç adalete teslim edilecekler ama bu gözü dönmüşlüğün cezasını
hangi adalet verecek. Hangi mahkeme vicdanen rahat olacak tokmağı karar için
vurduğunda.
Ülkenin sakin yerlileri olarak trafik ışıklarında yalın ayak gezen Suriyeli
çocukları görünce; İş başvurusu yaptığımız yerlerde yok pahasına çalıştırılan
Suriyeliler nedeniyle işe alınmadığımızda ve üniversitelerde sorgusuz sualsiz
okuduklarına şahit olunca kızmakta, “öz
vatanında garip, öz vatanında parya” hissetmek de her ne kadar haklı olsak
da içimizdeki kinin dışa vurması hamile bir kadını bebeğiyle birlikte vahşice
katletmek olmamalı!
Her kim nasıl bir hayvani bir his ve kinle bu insanlık dışı harekete
kalkıştıysa kınanması, dışlanması ve cezalandırılması gerekir.
Öte yandan adalet kamu vicdanına bırakılmamalı. Hukuk devleti olduğumuzu
iddia ediyorsak devletin öncelikli görevi asli vatandaşlarının rahat ve
huzurunu temin etmek olmalıdır. Toplum içine hızla yayılan “Suriyeli” faktörününün asimile olmasını
zamana bırakmak devletin yapacağı en büyük hatadır. Zaten tampon bölge
oluşturulmadan sınırların açılarak bu baş edilemeyen selin ülkenin en büyük metropollerine
kadar gelmesini, tüm şehirlerde çöreklenmesini izlemekle en büyük hata
yapılmışken; bir de toplumun kendi içinde bunu sindirmesini beklemek daha büyük
hatalara yol açacaktır.
Türk toplumunun Suriyeli göçmenler için yapabileceği çok şey yok. Elbetteki
ensar ruhu bu milletin içinde hala canlıdır. Türk milletinin mazluma el uzatma
hasleti tarih boyunca göz kamaştırmıştır. Ancak günümüzde mutlaka devlet eliyle
sistemli halledilmek zorunda olan bir problem olarak önümüzde durmaktadır.
Bir neslin ülkemizde yetiştiği göz önüne alınırsa yarın daha büyük
sorunların baş göstermeyeceğini kim garanti edebilir. Gittikçe mahallelere
yayılan, işyerlerinde çoğunluğu sağlayan, işveren olan, büyüyen “Suriyeliler” yarın birlik olup topyekün
karşımızda durmaya kalkarsa, mahallelerde isyanlara sebep olup huzuru
dinamitlemeye kalkarlarsa hangi polisi, hangi jandarmayı dikeceksiniz. Bir an
önce şehirler bu başıbozuk kayıtsız kalabalıklardan temizlenmelidir.
Hem kültür, hem dil, hem yaşama alışkanlıkları bakımından taban tabana zıt
insanlara karşı tepki doğması normaldir. Toplumdan hemen kapısının önüne gelip
kurulan, bakkalını elinden alan, mahalleyi komple arapça donatan, kırmızı
ışıklarda arabaların üstüne zıplayan çocuklara hoşgörüyle yaklaşması ve
kronikleşen bu sorunlara ne kadar sabretmesi beklenebilir.
Çığrından çıkmış sosyal medya delikanlılığı Sakarya’da olduğu gibi vahim
sonuçlar doğuruyor. Eğitimden yoksun
serseri takımının her ne sebeple olursa olsun böyle bir vahşet sergilemesi
mazlumun yanında olan yüce Türk milletinin de itibarını zedelemektedir. Ancak diğer
yandan şehirlerde ve güzide sahil beldelerinde çöreklenen Suriyeli serserilerin
de halkın namusuna ve ekmeğine göz diker hale gelmesi de bıçağın öteki yüzüdür
ve en az bu tarafı kadar keskindir.
Sorun devlet sorunudur ve acilen devlet eliyle bir düzene sokulması
gerekmektedir.
Daha da büyümeden, daha da acıtmadan!...