17 Temmuz 2016 Pazar

KABUS


37 yaşındayım. Darbeden çok çekmiş biri olarak yazıyorum bugün!

Komik mi geldi? Hesap yapınca son darbe yapıldığında ağzının kenarında süt bulaşığı olan bir bebeydim nihayetinde!

Benim yaşlarımda olanların bütün ömürleri boyunca büyüklerinden dinlediği en favori konu seksen darbesinde bu milletin evlatlarının, yani annelerimizin babalarımızın çektiği sıkıntılardı. Korku filmi hiç bitmemiş! Anlatılan ekmeğin karneye bağlanması, sorgusuz sualsiz hapishaneye atılmalar, işkenceler, köşebaşında  hemen duvarın ardında bekleyen, inmeye hazır dipçik darbeleri çocuk beynimizde dev bütçeli korku filmlerine taş çıkarır düzeyde dönüp durmadı mı yıllarca? Çok çekmedik mi darbe hikayelerinden!

Yaşayan yakınlarımızın anlattığı acılar bir yana, kendi milletine silah doğrultan Mehmetçiğin yaptığı o zaman da, bu zaman da hainlikten başka nedir? Tekrar hortlatılmak istenen el koymalar, işkenceler, kıtlık, yoksulluk, düzenin bozukluğu, kargaşa kabuslarımızın gündüz gözüyle gerçeğe dönüşmesi değil midir? Hep anlatılan korkunç devlerin gelip böğrümüze oturması değil midir? Aynı korkunç hikayeleri bizim de çocuklarımıza anlatacağımız ve onların pembe düşlerini kapkaranlık karabasanlara dönüştüreceğimiz anlamına gelmiyor mu?

İyi ki kalkıştıkları gibi oturdular yerlerine! İyi ki acınmadı hiçbirine! İyi ki başaramadılar millet sayesinde!

Eyvah” kelimesi haber akışında “TSK Yönetime El Koydu” yazısını görünce boğazıma koca bir düğüm gibi oturdu! Darbeyi henüz çocuk akıllarıyla, benim telaşımdan korkuya kapılan on yaşlarındaki oğlum ve kızıma nasıl anlatacaktım? Onların televizyonda gördükleri “asker abi”lerinin vatanı korumak için değil de, vatanın kalbine hançer saplamak için orada olduklarını nasıl anlatacaktım onlara! Ya ertesi gün her zaman gün güle oynaya şeker, sakız almaya gittikleri bakkalın önünde koca bir tank ve on adımda bir silahlı askeri nasıl açıklayacaktım! İyi ki beceremediler de hala askeri vatan savunmasının yılmaz bekçileri olarak biliyorlar yavrularım…. İyi ki sağduyulu öteki askerlerimiz, polisimiz ve yüce milletimiz sayesinde pembe düşleri bozulmadan kaldı!

Darbenin kim tarafından yapıldığı benim için önemli değil! Eni konu kardeşim de olsa, kalkışmanın cezası mutlaka hemen verilmelidir. Sonuçta devlet otoritesi sadece siyasi iktidarın değil tüm halkın ortak malıdır. Sonuçta milletin yüreğini ağzına getiren böyle habis bir planın hiçbir iyi açıklaması olamaz. Savunulacak hiçbir müspet yönü bulunamaz. Gençlerin hayatını karartmanın, çocukların pembe düşlerini karabasana çevirmenin, düzeni bozmanın cezasız kalacak elle tutulur hiçbir yanı yoktur!

İstihbarati bilgileri biz ancak bize yansıtılan kadar bilebilir ve yorumlayabiliriz. Türkiye büyüklüğünü, birleşmekten güç doğduğunu bir kere daha tüm dünyanın gözünün içine sokmuştur. Hala oyundu, tiyatroydu, iyi planlanmış ama oynayamadılar gibi akıl tutulması sözlerin hiçbir anlamı yoktur. Bir tek tankın kışla kapısından çıkıp da devleti yıkmak için sokağıma kadar gelmesi bile darbenin ta kendisidir, kaldı ki kastedilen canlar milletin yarısının oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başkanı, kullanılan silahlar yine bu milletin parasıyla alınmış silahlardır, uçaklardır, tanklardır…

İşin stratejisini, planlarını, ne boyutlarda olduğunu, verilecek cezaları konuşmak benim işim değil! Cezanın büyüklüğünü istemek ya da karşı koymak da benim işim değil! Konuşacak olanlar devletin bekasında birinci elden sorumlu olanlar, siyasi iktidardır, muhalefettir. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisidir.

Bir kere daha bu “iblis kılıklı lanetlilerin” kalkışamadıkları, "darbe" değil ama "arbede" sırasında can veren millet evlatlarını anmamız gerekiyor. Hali hazırda işini gücünü bırakıp meydanları dolduran yediden yetmişe halkımıza, vatana, demokrasiye sahip çıkmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu gösterdikleri için teşekkür etmemiz gerekiyor. Ve İktidarıyla muhalefetiyle, yöneticilerden bir an önce normalleşmenin gerçekleşmesi için acele etmelerini istememiz gerekiyor…

Sağolalım, varolalım …. Hepimiz!...


0 yorum:

Yorum Gönder