37 yaşındayım. Darbeden çok
çekmiş biri olarak yazıyorum bugün!
Komik mi geldi? Hesap yapınca son
darbe yapıldığında ağzının kenarında süt bulaşığı olan bir bebeydim
nihayetinde!
Benim yaşlarımda olanların bütün
ömürleri boyunca büyüklerinden dinlediği en favori konu seksen darbesinde bu
milletin evlatlarının, yani annelerimizin babalarımızın çektiği sıkıntılardı.
Korku filmi hiç bitmemiş! Anlatılan ekmeğin karneye bağlanması, sorgusuz
sualsiz hapishaneye atılmalar, işkenceler, köşebaşında hemen duvarın ardında bekleyen, inmeye hazır
dipçik darbeleri çocuk beynimizde dev bütçeli korku filmlerine taş çıkarır
düzeyde dönüp durmadı mı yıllarca? Çok çekmedik mi darbe hikayelerinden!
Yaşayan yakınlarımızın anlattığı
acılar bir yana, kendi milletine silah doğrultan Mehmetçiğin yaptığı o zaman
da, bu zaman da hainlikten başka nedir? Tekrar hortlatılmak istenen el
koymalar, işkenceler, kıtlık, yoksulluk, düzenin bozukluğu, kargaşa
kabuslarımızın gündüz gözüyle gerçeğe dönüşmesi değil midir? Hep anlatılan
korkunç devlerin gelip böğrümüze oturması değil midir? Aynı korkunç hikayeleri
bizim de çocuklarımıza anlatacağımız ve onların pembe düşlerini kapkaranlık
karabasanlara dönüştüreceğimiz anlamına gelmiyor mu?
İyi ki kalkıştıkları gibi
oturdular yerlerine! İyi ki acınmadı hiçbirine! İyi ki başaramadılar millet
sayesinde!
“Eyvah” kelimesi haber akışında “TSK
Yönetime El Koydu” yazısını görünce boğazıma koca bir düğüm gibi oturdu!
Darbeyi henüz çocuk akıllarıyla, benim telaşımdan korkuya kapılan on
yaşlarındaki oğlum ve kızıma nasıl anlatacaktım? Onların televizyonda
gördükleri “asker abi”lerinin vatanı korumak için değil de, vatanın kalbine
hançer saplamak için orada olduklarını nasıl anlatacaktım onlara! Ya ertesi gün her zaman gün
güle oynaya şeker, sakız almaya gittikleri bakkalın önünde koca bir tank ve on
adımda bir silahlı askeri nasıl açıklayacaktım! İyi ki beceremediler de hala
askeri vatan savunmasının yılmaz bekçileri olarak biliyorlar yavrularım…. İyi
ki sağduyulu öteki askerlerimiz, polisimiz ve yüce milletimiz sayesinde pembe
düşleri bozulmadan kaldı!
Darbenin kim tarafından yapıldığı
benim için önemli değil! Eni konu kardeşim de olsa, kalkışmanın cezası mutlaka
hemen verilmelidir. Sonuçta devlet otoritesi sadece siyasi iktidarın değil tüm
halkın ortak malıdır. Sonuçta milletin yüreğini ağzına getiren böyle habis bir
planın hiçbir iyi açıklaması olamaz. Savunulacak hiçbir müspet yönü bulunamaz.
Gençlerin hayatını karartmanın, çocukların pembe düşlerini karabasana çevirmenin, düzeni bozmanın cezasız kalacak elle tutulur hiçbir yanı yoktur!
İstihbarati bilgileri biz ancak
bize yansıtılan kadar bilebilir ve yorumlayabiliriz. Türkiye büyüklüğünü,
birleşmekten güç doğduğunu bir kere daha tüm dünyanın gözünün içine sokmuştur.
Hala oyundu, tiyatroydu, iyi planlanmış ama oynayamadılar gibi akıl tutulması
sözlerin hiçbir anlamı yoktur. Bir tek tankın kışla kapısından çıkıp da devleti
yıkmak için sokağıma kadar gelmesi bile darbenin ta kendisidir, kaldı ki kastedilen
canlar milletin yarısının oyuyla seçilmiş Cumhurbaşkanı ve Başkanı, kullanılan
silahlar yine bu milletin parasıyla alınmış silahlardır, uçaklardır, tanklardır…
İşin stratejisini, planlarını, ne
boyutlarda olduğunu, verilecek cezaları konuşmak benim işim değil! Cezanın
büyüklüğünü istemek ya da karşı koymak da benim işim değil! Konuşacak olanlar
devletin bekasında birinci elden sorumlu olanlar, siyasi iktidardır,
muhalefettir. Yani Türkiye Büyük Millet Meclisidir.
Bir kere daha bu “iblis kılıklı
lanetlilerin” kalkışamadıkları, "darbe" değil ama "arbede" sırasında can veren
millet evlatlarını anmamız gerekiyor. Hali hazırda işini gücünü bırakıp
meydanları dolduran yediden yetmişe halkımıza, vatana, demokrasiye sahip
çıkmanın ne kadar güzel bir duygu olduğunu gösterdikleri için teşekkür etmemiz
gerekiyor. Ve İktidarıyla muhalefetiyle, yöneticilerden bir an önce
normalleşmenin gerçekleşmesi için acele etmelerini istememiz gerekiyor…
Sağolalım, varolalım ….
Hepimiz!...
0 yorum:
Yorum Gönder