19 Kasım 2014 Çarşamba

BİR ERKEK AÇMAZI

İşyerlerinin karşısında, bu izbe yıkık dökük çay ocağında iki adam öğle arasını değerlendiriyor. Çaylarını yudumlarken havaların soğumaya başladığından, müdürlerinin bencil yönetiminden, yılbaşında verilecek yetersiz zamdan, ordan buradan konuşuyorlar.
Kirli sakalından, birinin sabah traş olmadığı anlaşılıyor. Özensiz giyinmiş ancak üstündekilerin kaliteli bir mağazadan alındığı belli. Pantolonundaki çift ütü izi kaliteye gölge düşürüyor. Diğerinin pantolunu, gömleği jilet gibi ütülü, ancak gömleğin yıpranan yakasından yeni olmadığı anlaşılıyor. Bilmem kaçıncı kez yıkanmış, kaçıncı kez kızgın ütünün altından geçmiş belli.


Bir üçüncüsü geldi yanlarına, o da aynı daireden. Bekar. Allah yüzüne bakmış, öyle ya! Devlet kapısında memur olmuş. Selam verip oturuyor yanlarına. Bir demli çayda ona koşturuyor çaycı. Boyu uzun. Alçak iskemle de bile ötekilerden boylu gösteriyor. Öteki ikisi bunun sıkıntılı halini fark ediyor. Konuşacak belli.
“Hamit abi, bi de senle gidek, şu kızı görmeye bi fikir ver allasen”…utangaç, yardıma muhtaç..
Hamit, özensiz giyinen, zengin görünümlü. Sırıtıyor…
“Geçen gördüğümüz bankacıya ne oldu, kopil”
“Abi karar veremedim çalışsın mı çalışmasın mı, ısınamadım daha doğrusu”.. düşünceli..
“Çalışsın” diyor beriki. Gömleğinin yakası yıpranmış. “Hayat tek maaşla, başa çıkılmaz”… idaalı… “benim gibi ay başında dağıtıp, ay sonunu hesap kitapla mı getirecen”… pişman…
“Tazelim mi abi” diyor çaycı, şakur şukur boşlar kalkıyor orta iskemleden. Baş sallamalar. Çaycı memnun. Üç çay daha sattı…
“Bunun ev kirası var, yarın çocuk olacak, beziydi mamasıydı, büyüyecek, okuluydu, yemesi içmesiydi. Zor geçinmek. Üç kuruş memur maaşıyla, ne gezmen olur ne tozman…. Hele bi de tembel çıkarsa avrat, fakirliğine mi yanarsın, evde rezilliğine mi yanarsın şaşırır kalırsın…”
“Çalışan olsa ne yazar Kemal“ diyor Hamit… “Çok para olunca ütü kendi kendine mi yapılıyor, çamaşır kendi kendine mi yıkanıyor, yemek kendisi mi gidiyor ocağa pişmeye”… daha konuşacak belli…
Kemal dinliyor… Yakası yıpranmış gömleği, jilet gibi ütüsüyle pantolonu… Genç dinliyor, meraklı, öğrenme istekli…
“Bak”.. Pantolunundaki ütü izini gösteriyor. “Sabah sabah ütülü pantolon yok, kendin ütü yaparsan böyle olur. Hanım işe yetişecek, iki saat makyajdan kalkmaz, bütün gardrop yatağın üstünde, onu mu giysem bunu mu giysem. Bana sorar. Benim giyecek pantolonum yok, ütüsüz. O bana soruyor ne giysem diyor. Küfür ağzımda toplanıyor her sabah yeminle”… gözleri Kemal’in pantolonunda, jilet gibi…
“İyi de kardeşim, sen çeşit çeşit giyimin kuşamına para aktarabilir misin hanım çalışmasa.”… gözleri Hamit’in kaliteli gömleğinde, ceketinde montunda… “maaşı ay başında aldın mı, hanıma ver, fatura öde, çocukların eskiyen ayakkabısı, biten kalemi, silgisi, kendine bi sigara parası ayırabilirsen kar gör…”… cebinden sigara çıkartıyor… kaçak… kalitesiz.. katırcı sigarası…
Çaycı atar gibi koyuyor bardakları iskemleye o sırada. Gözü sigarada. “Memur bi de bunlar, diye düşünüyor içinden”…
Hamit’in eli cebinde. Hareketsiz kalıyor. Çıkartamıyor, Marlboroyu. Utanıyor. İstemeye istemeye sunulan “katırcı sigarasını” alıyor. Öksürmeye başlayacak biraz sonra. Boğazını yakıyor bu sigaralar… Alışmış kaliteliye…
“Çalışmasın gene de” diyor Hamit… dertli biraz, şüpheli… “Yıpratır adamı, çalışan kadın. Biraz da alımlıysa, süslü püslüyse aklın onda kalır. Ne iş düşünürsün, ne gelecek… Sonra kadın kısmının aklı tez çelinir. Seni küçük görmeye başlar, üç kuruş kazanmaya başladı mı. Seni bile adam ettiğini iddaa eder. Çalışma da diyemezsin alıştı mı. Aldığı parayı da inciğe boncuğa dağıtır, bi faydası da olmaz. Yoruldum der her akşam yemek de yapmaz. Aç kalırsın bi de üstüne…”…öksürüyor…
Fırsattan istifade Kemal konuşacak oluyor. Ağzını açacakken O da öksürüyor. Ne koyuyorlar bu sigaraların içine…
“Abi ikiniz de dertlisiniz anlaşılan”… diyor genç… Kafası karışmış…
“Sen, en iyisi çalışan al”… Kemal’in öksürüğü erken kesiliyor. “Sonra huysuz çıkarsa bahtına, yol verirsin gider, hepsi kötü değil ya hem…” duruyor… çoğunun boşandığı aklına geliyor, unutuyor hemen… “kafa kafaya verirsiniz, evinizi arabanızı alırsın. Çocukların isteklerini karşılarsınız. Çocuğa yok demek olmuyor…”… çocuğunun yırtık ayakkabısını düşünüyor…
“Çalışmasın” diyor.. Hamit… “evinde otursun, sana bağlı olursa sesi de çıkmaz, senin borun ötsün istiyorsan evde çalıştırma hanımı, beni dinle. Hem bu toplumun nice erkekleri, ailesini geçindiremeyecek iş bulamazken, öte tarafta çifter maaş giren evler bolluk içinde harcarsa nasıl düzelir gelir uçurumu. Çıkartsınlar kardeşim çalışan kadınları, yerlerine işsiz erkekleri alsınlar. Bak nasıl dengeleniyor, gelir seviyesi. Hem işyerinde cıvıklık oluyor, baksana Müdüre, sana nasıl davranıyor, Selmaya nasıl davranıyor… aynı işi yapmıyor musunuz siz"… Kemal’e soruyor…
Hak veriyor Kemal… “orası öyle de…”…. Saatine bakıyor.  Konu uzayacak belli. Kestirip atıyor. Müdürden azar işitmeden kalkmak lazım. Toplanıyor. Çay paraları…
“Ben hallederim” diyor genç… “siz gidin”… aklında akşam için çiçek siparişi vermek var… “Hamit abi akşama beraber çıkalım, kimsem yok biliyorsun. Bu sefer ki çalışmıyormuş”…
Tamam anlamında el işareti, ikisi ayrılırken…


Çaycı bozuklukları sayıyor, bir eli cebinde marlborosundan tek dal çekerken…

                                                                                    Ahmet SAVAŞ / 19.11.2014-Adana