23 Mart 2017 Perşembe

YOLDAN SAPMAK


Allah doğru yoldan ayırmasın!

Mizan bir kere şaştı mı, topuzun kime çarpacağı belli olmuyor artık. Hırsla, aç gözlülükle başı dönen insan geçici zevkler için nereye nasıl saldıracağını unutup gidiyor. Kah hırsız oluyor, ev soyuyor, yol kesiyor, gasp ediyor; kah katil oluyor adam öldürüyor.

Dünya’nın hiçbir albenisi yokken neden bu kadar sarılıp, hiç bitmeyecek gibi didişip duruyoruz ki ömrümüzde. Mal da yalan mülk de yalan değil mi? Kat kat evin olsa da, pay pay toprağın olsa da, güzeller güzeli evlatların, eşin olsa da bırakıp gitmeyecek misin? Elini uzatıp da o malların içinden bir avuç alabilecek misin?

Hapsolmuşuz hepimiz daha çok kazanma kısırdöngüsünde. Hep aynı yerde ama daha çok çalışıyor, ağlıyor, üzülüyoruz işlerimiz neden yolunda gitmiyor diye. Komşunun yeni aldığı arabaya hayıflanıyoruz mesela. Hadi doğrucu olalım biraz; kıskanıyoruz apaçık işte! Sen oturamadın diye o müdür koltuğuna çatlayacaksın hasedinden. Oysa ondan önce de niceleri kalkmak zorunda kaldılar o makamlardan.

Düşünüyorum şimdi, bütün zevklerin sonu varsa, hatta hiç de uzun sürmüyorsa kazandıklarımız, yediklerimiz, içtiklerimiz neden, neden, neden daha çok çabalıyoruz ki!

Mazeretimiz de yerinde ama! Kendimiz için değil, çocuklarım için. Onlar benim çektiğim sıkıntıları çekmesin diye. Ele muhtaç olmasın diye, yeminle hem de!

Baban da öyle düşünmüyor muydu? Ne bıraktı peki sana! Sen onun bırakamadıkları yüzünden ele muhtaç oldun mu hiç?

Biz evlatlar olarak sevmiyoruz babalarımızı! Sen de öylesin! Seviyorsan da mutlaka rahmetli olmuştur! Düşünsene yirmili yaşlarında ne diyordun “ben babam gibi olmayacağım”, ne oldu aynı onun gibi oldun. Sonra 40’lı yaşlarda ne tecrübesine ne de görüşlerine değer verdin, “senin devir çoktan geçti” dedin, oysa o devirde bu devir de değişen bir şey yok! O da çok çalışıyordu çok kazanmak için, sen de çok çalışıyorsun. Hatta ondan az bile kazanoyorsun!.. Ama beğenmiyorsun işte! Ölünce değerini anlıyorsun sonra. Çünkü ölünce yakınlarından birisi hiçliği kabulleniyorsun. O’nun yıllarca emek verdiği şeylerin bir köşede nasıl mahzun, nasıl atılmış, nasıl bir yığıntı gibi durduğunu görüyorsun!

Çok kazanmak uğruna ailemizi, yakınlarımızı, dostlarımızı kırıyoruz! Onları eziyoruz hatta! Kazandıkça büyüyen midelerimiz ta beynimize kadar doluyor! Ruha yer kalmıyor hiç. Artık mankurtlar gibi sadece yemek ve üremek için çalışmaya başlıyoruz. Boş değil mi? Boşuna değil mi?

Önce az yemekle başlamak lazım, az yemek yersen az uyursun sonra. Az uyursan dünyevi arzuların için gücün de dolup taşmaz. Böylece dünyaya bağlayan bir şey kalmaz seni. Azrail tuttu mu kolundan, “ebelek, gübelek” edip kıvırmaya çalışmazsın. Hoş kıvırsan da duymuyor ya insanoğlunu!

Şaşırmamak için midemizi boşaltmalıyız önce, ben öyle yapmaya karar verdim… Seni bilmem…

0 yorum:

Yorum Gönder