25 Kasım 2015 Çarşamba

BAŞBUĞUN DOĞUMU VE ÖZELEŞTİRİ


Zamanında İngiliz sömürgesiyken Kıbrıs’ta doğan büyük lider, Türkçülüğün büyük emektarı ve yılmaz savunucusu Alparslan Türkeş’in, Başbuğumuzun bugün doğum günü…

Özgürlük Her gurbette yaşayan Türk gibi daha küçük yaşında başlar dolaşmaya O’nun da kanında. Asker olmak, geri dönüp anasını babasını gurbette, bu esaretten kurtarmak tek hayalidir.

Bu hayal büyür büyür, komple vatan aşkına dönüşür gençlik yıllarında. Bütün hayatını adadığı ülküsünü “Hepiniz birer Türk Bayrağı’sınız. Bayrağı lekelemeyin, kirletmeyin, yere düşürmeyin” diyerek öğretir genç ülkücülere.

Emirlere mutlak itaat lâzımdır. Laubali, gevşek, disiplinsiz, metotsuz kimselerle dâvamız yürümez. Her şeyde örnek olmak lâzımdır.” Diyerek dik durmalarını istediği ülkücü gençlik acaba şimdi hala diklenmeden, dik durmayı becerebiliyor mu?...

Soru keskin, can acıtıcı olabilir. Ama maalesef benim gördüğüm, rahatsız olduğum, üzülerek Başbuğun “kemiklerinin sızladığını düşündüğüm” günler bu günler.

O “Başarı için muntazam plânlı çalışma yapmak lâzımdır. Son nefesimizi verinceye kadar çalışacağızderken, zamanın ülkücüleri, okumayan, araştırmayan, bilmediği için doğru sorgulamayan, sorguladığının sonucunu getiremeyen, hesap soramayan, eline geçirdiği gücü iktidarı dünyevi zevk ve menfaatleri için hoyratça kullanan bir gruba dönüşmüşlerdir. Elbetteki tersi durumdaki “gardaşlarımızı, abilerimizi” tenzih ederek bu eleştiriyi yapıyorum. Ancak görünen ve ülkü davasını “boş” olarak görenlere yansıtılan görüntü bu!..

Tenzih etmediklerim, direk grubun içinde kıyasıya eleştirdiklerim de kusura bakmasın, bu bir öz eleştiridir ve birilerine dokunması gerekmektedir. Şu anda bu camia içerisinde, koltuklarına oturup, makamlarını avanta gelir için kullananları mı ararsınız, yine aklı fikri –çok özür dileyerek yazıyorum- karı kızdan başkasına çalışmayanı mı ararsınız, akşam olduğunda nerde nasıl “parlatsak” diye kara kara düşüneni mi ararsınız, ve onların acaba bir iki kırıntısı düşer de biz de nemalanır mıyız diye bekleşen “kuyruğun kılı” pozisyonundaki çakalları mı ararsınız…. Nerde it kopuk varsa doluşmaya çalışıyor.

Evet Beyler! Eğri oturup doğru konuşmanın zamanı geldi de geçiyor bile. Zaman rahmetlinin siyaset yaptığı zaman gibi değil. Elbetteki ülküleri, ve öğretmeye çalıştıkları hala geçerlidir ve yüzyıllar boyunca da geçerli olacaktır. Çünkü onlar Türklüğün binlerce yıllık Töresidir, varoluş destanıdır ve kaybolması mümkün değildir. Ama bu gençliğin de siyah siyah takımlar giyip, nerde bir makam sahibi var O’nun kapısında yaltaklanmasının bir manası yok. O etiket ancak o kapıda işe yarayabilir. Ancak ne dışarıya karşı sizi anlatır, ne de yarım yamalak bildiğiniz ülkücü değerleri.

Neden hala etkili bir muhalefet yapamıyoruz, neden hala yapılan soygunların, indirilen bayrakların, çiğnenen toprakların hesabını soramıyoruz. Çünkü kadrolarınız hep sıradan. Hepsi O siyah giyen adamlar gibi. Hepsi vurup kırmaktan başka bir şeyden anlamıyorlar. Oysa ne diyor: “ Türk töresinin bir diğer şartı da haddini bilmektir. Haddim bilmek... Ne kendinizi dev aynasında göreceksiniz. Herkese yukarıdan bakacaksınız, ne de kendinizi aşağıdan göreceksiniz, aşağıdan bakacaksınız.” Oysa bu gücün içinde cevval hukukçular olsaydı, işinin ehli sosyal politikacılar olsaydı, yemiş yutmuş askeri uzmanlar olsaydı, inanın “ülkücü davanın” bugün iktidar olması işten bile değildir. Vatanın heryeri delik deşik olmuşken, kamyon kamyon paralar götürülmüşken hiçbir hukukçu sonuna kadar kovalayamadı işin peşini.

Çünkü korktular, sindiler bir yerlere. Korkunun olacağını biliyordu Başbuğ. “Cesaret, yüreklilik, atılganlık olmayan hiçbir dâva başarıya ulaşamaz.” O günlerden bu günlere göstere göstere anlattığı her şey şimdi Ülkenin belası haline gelmiştir. Anadilde eğitim fikrine karşı çıkarken “eğilip bükülmeyelim, esnemeyelim” diyordu. Çünkü bir kere esnemeye başladık mı, tavizin sonunun gelmeyeceğini biliyordu. O günlerde DEP eski milletvekili Orhan Doğan’ı yerden yere vuran  konuşmasından bugüne baktığınız da artık hep birlikte bölücübaşı için sekretaryayı falan aleni tartışır olduk. Bu milliyetçilik ülküsünü hazmedememiş kişilerin verdiği tavizlerin eseridir.

Ruhunda bu ülküyü taşımayanların kaldırabileceği bir yük değildir bu. Ancak dilde kalan milliyetçilikleriniz ile bu ülkünün orta karar gideceği açıktır.

Gençliğimizi büyük bir savaş beklemektedir. Bozgunculuğa, tembelliğe, ahlaksızlığa, cehalete, yalancılığa karşı büyük bir savaş.” O savaş çoktan başlamıştır. Ancak ülkücü geçinen siyah giyen adamlarında bu düşmanlardan, tembelliğe, ahlaksızlığa ve yalancılığa yenildiği gün gibi aşikardır.

Benim görüşüm bu camia içinde mutlaka esaslı bir temizliğin yapılması lazımdır. Sonra geriye kalanların eğitimiyle meşgul olup, gerçek vatansever, bayrak aşığı, ülkücü, Türkçü, Milliyetçi gençlerin çalışmasına ortam sağlanmalıdır. Uyuma, rahatına bakma devri çoktan kapanmıştır.

Ve son olarak “Türk Töresinin bir şartı da yüksek vazife duygusudur. Vazifeyi her ne pahasına olursa olsun yapmaktır. Diğer bir şart, toplum uğrunda her çeşit fedakârlığı yapmaktır. Millete hizmet yolunda şahsi menfaatlerden, şahsi zevklerden feragattir. Vazgeçmektir. Kişiler kendilerini millet için feda ederler. Türk Milleti'nin büyüklüğü böyle yükselecektir. Onu sizler yaşatacak, sizler yükselteceksiniz. Türk Töresinin en önemli bir gereği de sır saklamaktır. Sır saklamak...” dediği gibi asıl ülkücü olmak “adam” olmaktır… Adamlığı yaşamak, adamlığı öğretmektir. Ancak adam olanlar vatanını “ölesiye” severler zaten.

Bir kere daha, iyi ki bu dünyaya gelmişsin, iyi ki Türkçülüğü, Milliyetçi olmayı öğretmişsin Başbuğum. İyi ki adam olmayı öğretmişsin…
                                                                    
                                                                          Ahmet SAVAŞ /25.11.2015-Adana


Kör Parmağım Gözüne:Her ne kadar siyasi yapının içinde olmasam da, "olamasam" da bu benim, yazma ve eleştirme hakkımı elimden alamaz. Elbetteki yazının rahatsız edici tarafı vardır. Olmalıdır da. Asıl olmazsa problem var demektir. Bu bakımdan yazı içeriğinde de bahsettiğim gibi, gerçek ülkücüleri bir kez daha tenzih ediyorum.Daha Milliyetçi günler dileğiyle...



0 yorum:

Yorum Gönder