Yazmaya
elin varmaması daha doğrusu!
Kelimelerin
kalpte düğümlenip kalması! Kifayetsiz kalması düşüncelerin! Hiçbir mizana
sığdıramamak olanı biteni!...
İşte
budur halet-i ruhum.
Dünyanın
paylaşılamaması bitmedi gitti. Öldürmek, sıradan oldu artık! Kalbimiz taş
kesilmişken, öldürdüklerimiz için mezarı bile reva görmüyoruz. Sanırım Kabil’in
katilliği devede kulak kalırdı caniliğimizin yanında.
Hiçbir
maddi güç doyurmuyor insanoğlunu. Öyle ki petrolden, sudan sonra kan içiyoruz
da kesmiyor içimizdeki hayvanlığı. Dengeleyici güç, maneviyat, çoktan çekildi
gitti göğümüzden. Doymayan nefislerimizle baş başa kaldık, dünya denen yaşlı
aşuftenin kucağında!
Batı
Doğu’ya, Doğu Batı’ya çoktan düşman oldu. Görüldüğü yerde vurulacakların sayısı
hayli kabarık. Görmezden gelemedik oysa farklılıklarımızı! Farklılıklarımız sadece
benliğimizde, bize ait olması gerekirken zorla kabul ettirmeye çalıştık
karşıdakine! En değerli kutsalları koyduk masaya pazarlık için; vatan, bayrak,
Kur’an, sünnet dilimizde kaldı. Tüm büyüklüklerine rağmen, koca koca alimler
sattılar üç beş kuruşa tüm bildiklerini ve değerlerini!
Doğu’da
akan kan Batı’da denizlere ulaştı. Her gece denizden minicik bedenler çıkarılır
oldu. Oysa soğuk sularda boğulmak mı olmalıydı bebeklerin kaderi. Sıcacık
analarının kucakları varken, beşikleri aheste aheste sallanırken uyumak yerine
ıslak, karanlık ve soğuk geceler mi ölümleri olmalıydı onların.
Silah
sesini ben bile duysam korkarım! Ya o sesle sabah akşam uyanmak, hiç
uyuyamamaksa hayatın! Ödün patlamaz mı birbiri ardına patlarken bombalar. Tam
da önüne annenin babanın cansız bedeni, bedenlerinin kopan uzuvları düşse yine
de “hayat güzeldir” diyebilir misin? Hayattan bıkmışlığın adına bile saygımız
kalmadı. “Travma” diye değiştirdik. Anlamayalım, üstüne gitmeyelim diye
gözümüzü bağladık, tuttuğumuzu öpmeye, tuttuğumuzu yemeye çalıştık. Oysa hep
önümüzdeydi gerçek! Az biraz insan olabilseydik! Beş dakikalığına insan taklidi
yapabilseydik, hayvanlığımızı unuturduk belki de! Zor mu?
Artık
değişmez, sarsılmaz en büyük adalet mizanında görüşmek kaldı bize. Orda
alınırsa alınır tüm haklar. Orda sorulursa sorulur haksız yere öldürmeler. Orda
intikamı alınır hergün peynir ekmek gibi harcanan hayatların!
Bebekler
ölmesin en azından! En azından bebek çocuk ayrımı yapan bomba yapmaya
çalıştırın aklınızı fikrinizi! Korkutmayın, ürkütmeyin onları! Öldürmeyin!
Bu
kıyımla giderseniz, bir sonraki nesliniz öldürecek adam bulamayacak bu gidişle…
Ahmet Savaş / Adana-23.12.2015
0 yorum:
Yorum Gönder