23 Aralık 2015 Çarşamba

YAZAMAMAK


Yazmaya elin varmaması daha doğrusu!

Kelimelerin kalpte düğümlenip kalması! Kifayetsiz kalması düşüncelerin! Hiçbir mizana sığdıramamak olanı biteni!...

İşte budur halet-i ruhum.

Dünyanın paylaşılamaması bitmedi gitti. Öldürmek, sıradan oldu artık! Kalbimiz taş kesilmişken, öldürdüklerimiz için mezarı bile reva görmüyoruz. Sanırım Kabil’in katilliği devede kulak kalırdı caniliğimizin yanında.

Hiçbir maddi güç doyurmuyor insanoğlunu. Öyle ki petrolden, sudan sonra kan içiyoruz da kesmiyor içimizdeki hayvanlığı. Dengeleyici güç, maneviyat, çoktan çekildi gitti göğümüzden. Doymayan nefislerimizle baş başa kaldık, dünya denen yaşlı aşuftenin kucağında!

Batı Doğu’ya, Doğu Batı’ya çoktan düşman oldu. Görüldüğü yerde vurulacakların sayısı hayli kabarık. Görmezden gelemedik oysa farklılıklarımızı! Farklılıklarımız sadece benliğimizde, bize ait olması gerekirken zorla kabul ettirmeye çalıştık karşıdakine! En değerli kutsalları koyduk masaya pazarlık için; vatan, bayrak, Kur’an, sünnet dilimizde kaldı. Tüm büyüklüklerine rağmen, koca koca alimler sattılar üç beş kuruşa tüm bildiklerini ve değerlerini!

Doğu’da akan kan Batı’da denizlere ulaştı. Her gece denizden minicik bedenler çıkarılır oldu. Oysa soğuk sularda boğulmak mı olmalıydı bebeklerin kaderi. Sıcacık analarının kucakları varken, beşikleri aheste aheste sallanırken uyumak yerine ıslak, karanlık ve soğuk geceler mi ölümleri olmalıydı onların.

Silah sesini ben bile duysam korkarım! Ya o sesle sabah akşam uyanmak, hiç uyuyamamaksa hayatın! Ödün patlamaz mı birbiri ardına patlarken bombalar. Tam da önüne annenin babanın cansız bedeni, bedenlerinin kopan uzuvları düşse yine de “hayat güzeldir” diyebilir misin? Hayattan bıkmışlığın adına bile saygımız kalmadı. “Travma” diye değiştirdik. Anlamayalım, üstüne gitmeyelim diye gözümüzü bağladık, tuttuğumuzu öpmeye, tuttuğumuzu yemeye çalıştık. Oysa hep önümüzdeydi gerçek! Az biraz insan olabilseydik! Beş dakikalığına insan taklidi yapabilseydik, hayvanlığımızı unuturduk belki de! Zor mu?

Artık değişmez, sarsılmaz en büyük adalet mizanında görüşmek kaldı bize. Orda alınırsa alınır tüm haklar. Orda sorulursa sorulur haksız yere öldürmeler. Orda intikamı alınır hergün peynir ekmek gibi harcanan hayatların!

Bebekler ölmesin en azından! En azından bebek çocuk ayrımı yapan bomba yapmaya çalıştırın aklınızı fikrinizi! Korkutmayın, ürkütmeyin onları! Öldürmeyin!


Bu kıyımla giderseniz, bir sonraki nesliniz öldürecek adam bulamayacak bu gidişle…

Ahmet Savaş / Adana-23.12.2015

0 yorum:

Yorum Gönder