18 Nisan 2018 Çarşamba

AH BE KIZIM

Ah benim minik kuzularım!
Ceylan bakışlı, sırma saçlılarım!
Cennet kokulu, kuş dillilerim!
Pati pati yürüyenlerim, yumuk ellilerim, ekmeğe mamma diyenlerim yine mi acı sizin oldu!
Yine mi ağlattılar sizi yine mi kanınıza girdiler, cehennem de cayır cayır yanasıcalar!
Elleri gözleri kızgın demirlerle dağlanısıcalar!
Benim aklım almıyor bir türlü. Bir türlü insanlığıma yakıştıramıyorum. Düşündükçe kaç kere utanıyorum, yerin dibine geçiyorum. Kahroluyorum ölüyorum!

Bu vahşilik nasıl bir akıl yoksunluğudur ki daha el kadar bebeklere halleniyor, onlardan medet umuyorsun ahlaksız!

O çok övündüğün önündeki fazlalığı sen ez ulan taşla, duvarlara sürte sürte kopart at, lime lime doğra da yok et, yeter ki dokunma küçücük kızlara! Küçücük bedenlere kem gözlerle bakma! Hallenme ulan, git de yak o erkekliğini, şerefsiz!

Eskiden böyle şeyler yoktu bu ülkede deniyor arkadaş muhabbetlerinde, insanın olduğu her yer de ve her zaman da insanlığımızı unutup, hayvanlardan utanır hale getiren sapıklar mutlaka vardı. Vardı da böyle haber ağı geniş değildi. Böyle her şeyi duymuyor, bilmiyorduk! Doktor, tıp gelişmiş değildi. Psikoloji incelemiyordu, dinlemiyordu anne babalar çocuklarını! Dolayısıyla öğrenemiyorduk çocukların dünyasını, anlatamıyorlardı zira kimseye küçücük bedenlerine yapılanları!

Eskiden böyle şeyler yoktu, bu ülke nasıl bu hale geldik diye soruyoruz ya hep birlikte;  nice daha oyun oynamaya doyamamış kız çocukları dedeleri yaşındaki adamlara nikahlanmadı mı senelerce, hem de ana babalarının rızasıyla. Hem de onların gözlerinin önünde anlı şanlı düğünlerle gerdeğe sokulmadılar mı bu ülkede! Her zaman da kızı kadını alıp satılan bir meta olarak görmedi mi erkekler. Bir güç gösteri olmadı mı kadını sövmek, dövmek, öldürmek! Akşama kadar çarşı pazarda el alemin karılarına kızlarına bıyık burup, iç geçirip, dikizleyip, röntgenleyip fortçuluk yapanlar akşam eve gelince karısını balkona niye başı açık çıktın diye komalık edene kadar dövmediler mi! Sonra gidip gene kahveye erkeklik üzerine , bilmem hangi komşusunun karısı üzerine ahlaksızca dedikodu yapmadı mı?

Eğer bu ülkede artık daha küçücük bebeklere bu tür hayvani muameleyi yapabilenler varsa, bir baba çıkıp da öz bebeğine tecavüz edebiliyorsa o onun sorunu değil, senin benim sorunumdur efendi. Sen ben doğru düzgün çocuk yetiştirmezsek, ahlak edepten yoksun bırakırsak, sadece ama sadece para kazan, iyi bir işin olsun, mesleğin olsun diye çocukları son düzlükteki arap atı gibi koşturursak, ilerde ne kariyerleri olur, ne ahlakları, ne edepleri… ahlaki yoksulluk ve yoksunluk da böyle sapık zihniyetleri doğurmaya ve beslemeye devam eder.

Bugün sorunumuzun temel sebebi budur! Yanı başımızda Suriyede’ki dramın da sebebi budur, Arakan’da ki katliamların sebebi de budur…

Habil ile Kabil’den bu yana karşımızdakini yok etme hırsı içimizde her zaman var zaten. Bir de üstüne bizim bunu körükleyecek materyalist arzularımız bindi mi dünya savaş alanına dönüyor milyonlarca yıldır.

Çünkü maldan mülkten önce, güzellikten önce, hatta ilimden, bilgiden bile önce “edep” gelir:

“Girdim ilim meclisine, kıldım eyledim talep;
 Dediler ilim geride, illa edep illa edep”