“Değişmeyen tek şey varsa değişimin kendisidir.”
İnsanı fizyolojik bir varlık olarak ayakta tutan, sürekli bir değişim beklentisidir. Macera, girişimcilik, yeni fikirler, aktivite vb. kelimelerin ençok kullanılan ve sevilen kelimeler olması hep bu beklentinin sonucudur.
Bireysel değişim isteğinin bir ortak payda da birleşip toplum isteğine dönüşmesi ise aileden başlayıp milletin tamamına nüfuz eden çok güçlü yapıcı ya da yıkıcı etkileri olabilen bir güçtür.
Değişim isteklerinin toplulaştırılması öncelikli olarak siyasi iktidarları etkiler. Siyasi iktidarların ise yerelde, yerel yönetimlerini….
Değişim isteğinin Mart 2014 seçimleri ile zirve yaptığı şehir Adana’dır. Adana da ırk, dil ve din açısından bakıldığında, çok farklı, zengin ve dağınık bir yelpaze gözünüze çarpar. Herkesimin farklı isteğinin olması ise bu değişim beklentisinin ne kadar güçlü olabileceği hakkında sanırım bir fikir verir.
Siyasal erkin popülist yaklaşımlarla ihmal ettiği, az önce bahsedilen sosyolojik zenginliğin hiçbir zaman yapıcı manada etkili kullanılamadığı bir şehirdir Adana. Yerel yönetim konusunda sürekli çatışma içinde olan, bu çatışmadan kaynaklı, altyapısıyla, trafiğiyle ve kültür-sanat alanındaki yetersizliği ile başlıbaşına sorunlar şehridir Adana. Geçmişte kendi kendine yetebilirken, sürekli göç alırken, topraklarından sanatçılar yetişip, mekanlarında filmler çevrilirken şimdi Güneyin en yalnız şehirlerinden biridir Adana.
İşte Adana 30 Mart 2014 yerel seçimleri bu sorunların arasında, daha genç, daha yapıcı, daha dinamik, daha saygılı, daha girişken ,daha üretken, daha hep daha isteğinin bir sonucu olarak başkanını seçti.
Ancak beklenti sanayicisinde, ziraatçisinde, öğrencisinde kısacası toplumunun her kesiminde büyük olunca şu ana kadar yapılanlar pek dişe dokunur gibi gelmemiştir. Aksine sabrın sonunda olan halk içinde karşı görüşlü provakasyondan kaynaklı bir umutsuzluk bile başladı. “Bu da ötekiler gibi” sesleri yavaş yavaş dillendirilmeye başlandı.
Gözden kaçırılan bir nokta var. Değişimin başlayabilmesi için önce değişimi yapacakların değişmesi lazım. Önce kemikleşmiş “yan gelip yatma yeri” düşüncesinin değişmesi lazım. Düşüncesini değiştiremeyenlerin değiştirilmeleri, yerlerine değişime ön ayak olacak liderlerin, yöneticilerin gelmesi lazım.
Ayrıca üzerinde durulması gereken diğer bir nokta, “enkazın üzerine yeni bina yapılamayacağı” gerçeğidir. Önceki vekalet yönetimin bıraktığı enkazı temizlemek bile başlı başına bir süreçtir. Küllerinden yeniden doğabilmesi için, külü karıştırıp köz kalmış mı bakmak lazım.
Sabırsız olmamak gerekir. Değişim yönetim kademesinde gerçekleşti. Şimdi değişimi gerçekleştirecek bu kişilerin enkazı kaldırması zamanıdır. Toplumun ayrı kesimlerine, Sivil toplum örgütlerine, İlçelere, köylere ve yurtdışına yapılan ziyaretler hep bu enkazı kaldırma ve yerine yeni binayı inşa etme çalışmalarıdır.
Değişim sancılıdır. Özellikle değişime karşı duranlar olduğu müddetçe…
Beled-i-ye (beled:şehir, belde anlamında) siyasi kimliklerinden sıyrılıp “halka hizmetin” hiçbir fark gözetmeksizin yapıldığı, çalışanın, üretenin desteklendiği ve ortaya çıkan sofranın adil bölüşüldüğü, yalnızca hizmetin esas alındığı, gece gündüz Adana için, Adanalı için çalışan bir kurum olmalıdır. Buna karşın Adanalı’nın da sabırla seçtiği otoriteye güvenmesi gerekir.
“Bir şey değişecek her şey değişecek” sözü içi dolu dolu olduğu kadar zor ve çok cesurca söylenmiş bir sözdür. Bir “şey” in değişmesi zordu gerçekleştirildi. Şimdi bir “şeyi” değiştirenlerin sabırlı olup beklemeleri, umutlarını kaybetmemeleri lazımdır, ki “her şeyin” değişmesi gerçek manada yapılabilsin.
Ahmet SAVAŞ /16.10.2014 - Adana
0 yorum:
Yorum Gönder