O ne kadar eğreti
duruyor, ne kadar yakışıksız bi söylem…
Son dönemde aklımız, fkrimiz, gözümüz, kulağımız iki bacak arasında olduğu
için “adam” lafını artık sadece erkek olarak algılıyoruz. Rüşvet, ahlaksızlık,
yolsuzluktan temizlenmediğimiz sürece de öyle algılamaya devam edeceğiz.
“İş insanı” diyorlar mesela ya da
“bilim insanı”, o ne kadar saçma bir
yakıştırma öyle. Dilde eğreti, söylemde eğreti, düşüncede eğreti… haliyle
eğreti durduğu için içi de dolmuyor bir türlü. Ne kavram olarak dolu duruyor ne
de uygulamada dolu duruyor.
Dalkavukluk parayla mı mirim! Asıl bilim yapan insanların, çalışan, üreten,
başarıları adlarının önüne geçmiş insanların diğer acizlerin kendilerine ne
şekilde seslendikleri umurlarında değil. Onlar kafalarını işlerine gömüp ha
bire çalışmakla meşguller. Ancak kraldan çok kralcı olan dalkavuklar onların
yerine boş teneke olmayı kendilerine marifet sayıyorlar.
Türk Dil Kurumu’nun sözlüğünde “adam”
kelimesi ilk manasıyla, daha birinci sırada “insan” olarak anlamlandırılmış. Ya
da hayran kaldığımız, hepimizin öğrenmek için can attığımız, milli eğitim
müfredatında ufacık bebelere öğretilecek diye yönetmeliklere girmiş İngilizcede
“businessman” deyince ya da “man of science” deyince insanlıktan
çıkılmış mı oluyor.
Oysa “adam” kavramı ecdad
yadigari bir kelimedir. Ecdadımızın insanlığını, edebini, çalışma azmini, elin
namusuna ırzına, malına mülküne, çoluğuna çocuğuna göz dikmemeyi anlatan dolu
dolu bir kelimedir. Adam olmayı öğrenmek çocuklara verilen en büyük değerdir.
Adam olsunlar ki şimdilerde olduğu gibi adam olamadan makam sahibi olanların
yaptığı gibi ar namus düşmanı arsız yolsuz insanlar olmasınlar. Helal bir hayat
sürüp işinde gücünde olsunlar, alın terini en büyük ganimet bilsinler. Ki o
alın terinin erkeğin alnından akmasıyla kadının alnından akması arasında ne
fark vardır. Yeter ki adam olsunlar yani. Şimdi kendimize dert edinip de “bu bir cinsel ayrımcılıktır” demenin
kime ne faydası vardır.
Öte yandan kadını hayatta kullanıma hazır bir obje olarak gören aklı
kıtlara karşı bu savunma mekanizması hiç de caydırıcı değil bence. Başarılarıyla
bir konuma gelen kadın esebilecek tüm sert rüzgarlara karşı dayanıklıdır. Oysa
dişiliğini kullanarak sığıntı olan kadının verilen rolü oynamaktan başka çaresi
yoktur. Eninde sonunda da silinip gitmesi müstehaktır. Eee kendini değersiz bir
rolü oynamaya adamış bir kadın ile o rolü oynamasından hayvani zevk alan
makamperestlerin insan olması kaç yazar. Bunlara adam denmesi, insan
denmesi kaç okka eder.
Hani meşhur hikayedir; babası oğluna “ben
sana vali olamazsın demedim, adam olamazsın dedim” demesi sanırım konunun
göbeğine oturacak bir nüktedir.
Dün akşam dokuz yaşındaki kızımla İngilizce çalışırken “scientist” kelimesinin anlamını “bilim adamı” diye tercüme edince, kızım “bilim insanı diyeceksin neden ayrımcılık
yapıyorsun” diye gayet ciddi çıkışınca düşünmek zorunda kaldım…
Adamlığı anlatacaktım ama yaşatarak öğretmeye karar verdim…