“İşine bak sen etliye sütlüye karışma” diyen büyüklerimizi
dinleseydik adam olurduk biraz.
Oysa içimizde hep sorgulamak, hep
eleştirmek dürtüsü rahatsız ediyor yattığımızda. Vicdan bizim yakamızı
bırakmıyor ne yapalım. Derdimiz sadece dünya olsaydı “salla başı al maaşını” diyen aşırı özlü sözü sonuna kadar özümser
ve başımızı emme basma tulumbaya çevirirdik. Oysa dünyamızın tarumar olacağının
farkındayız şükürler olsun!
Öyle “efendimciler” görüyoruz ki
artık, pes bile diyemiyoruz. Ağzımız dilimiz tutuluyor. İnme iniyor, salyalı
yalakaları gördükçe. Nasıl beceriyorlar bilemiyoruz, yapamıyoruz biz! Kimseyi
kendimize “efendi” kabul etmediğimiz için
“efendi adamlığımız” da para etmiyor
haliyle. Haliyle tanıyanımız yok bizim, işlerimiz çok hantal yürüyor. Utana
sıkıla yardım istiyoruz tanıdık varsa bir kurumda.
Hak adalet düzgün yürüse ihtiyaç
mı kalır, yalakalığa, utanmaya, sıkılmaya….
Oysa işlerini bilgi ve kültürleri
ile değil de “yavşak” gibi, kan emici
gibi, “ucuz fahişe” gibi
yaltaklanarak, efendilerinin diplerinde gezerek yapan, yaptıran yalakalar
olduğu sürece bunca gencin lisanslı, lisanlı, kültürlü olması hiçbir işe
yaramıyor.
O gençlerin hayal kurarak, dirsek
çürüterek, bir ton masraf yaparak üniversite eğitimi görmeleri, diğer asalağın
fos kabadayı pozlarında “efendisinin”
yanında gezmesi yanında fıs kalıyor. Üç ay siyasinin yanında otlanan böcek
şansları yaver gider ve seçim kazanırlarsa birden “adamlığa” terfi ediyor. Efendisi kaybederse o tecrübesini başka
efendi yanında kullanmaya devam ediyor. Diğer tarafta gariban üniversiteli hala
dirsek çürütmeye, hala hayal kurmaya, bilgisine güvenmeye, “efendiliğine”
güvenmeye devam ediyor. Oysa “efendiliğin” değil de “efendi” nin para ettiğini
görmesi için zaman gerekiyor.
Hayat iki mucize arasında
canhıraş koşturmayla geçiyor. Ömrün ancak yirmi yılını etkili yaşayıp, şu
dünyadan zevk alabildiğimiz göz önüne alınırsa onu da asalak bir böcek olarak
geçirmenin anlamı var mı? Şerefini satar duruma gelmek, “eşref-i mahluk” iken aşağılıkların en aşağısı duruma düşmek ne
büyük kayıp!
Gerçi milleti üretmeden tüketmeye
alıştıran, kolay yoldan zenginliği gençlerin gözüne sokan, zevk, sefa sürmeyi
yaşamın tek gayesi haline getiren, “ulan dünyanın kerizi biz miyiz” dedirten ve
bir türlü bitmeyen tükenmeyen el pençe divan durup, el oğuşturan, efendilerinin
önünde süklüm püklüm pis kan emiciler bi bitmediniz gittiniz!
Geriden gelenlerin işi çok zor
azizim! Evlat yetiştirmek daha bi zor! Evlatlarımız kolay yoldan iyi bir meslek
sahibi olsun diye biz demi başlayalım yani!
0 yorum:
Yorum Gönder