Dünyanın en eski yerleşim ve medeniyet bölgesinde bir türlü medenice yaşamayı başaramadı insanoğlu. Her zaman kan ve gözyaşının hakim olduğu Ortadoğuda, ölüm hala kol geziyor. Hem de acımasızca. Artık sorun içinden çıkılmaz bir başbelası haline geldi.
İt izinin arasında at izini bulmak imkansız. Çünkü atlar çoktan çekildi gitti.
Yönetemiyorsan, yönetilmeye mahkumsun.
Sürecin başından beri özgür Kürdistan rüyasına kapılan Kürtlerin PKK-YPG önderliğinde yanlış ata oynadıkları gün gibi aşikardır. Keşmekeşin içinde Esed tarafında mı olsalar, Muhalif güçlere mi destek olsalar derken sersem tavuk misali IŞİD tehlikesini ve olası bir katliamı kucaklarında bulan bölgesel Kürt yönetimleri Rojava denilen bölgede kendi içlerinde bile bölünmüş, bölgeyi kantonlara ayırmışlardır. Şimdi ancak ateş, korku ve katliam kapılarına geldiğinde Türkiye’nin desteğini beklemektedirler. Bu isteklerini ise hiçte masum, mazlum gibi değil de içlerinde varolan terörist ruhla dile getirmektedirler. Dün ve önceki gün Türkiyede sadece doğu illerinde değil, büyük metropollerde de olayların çıkması bunun en açık göstergesi.
Türkiye’nin daha geçen hafta sınırlarını açarak Ayn el-Arab’tan (Kobane) kaçan iki yüz bine yakın Kürt göçmeni ülke içine alması bile terörizmden beslenen bu gruplar için bir anlam ifade etmemektedir. Ancak bugün hasta ambulanslarını yakan, kamu binalarını yağmalayan, halk otobüslerini küle döndüren maşalar bilmelidirler ki yarattıkları kaos ortamının ne kendilerine ne de hizmetinde oldukları hayali devlete faydası vardır. Aksine bu durumdan tek faydalanan yine silah tüccarlarıdır, petrol vampirleridir. Yıllardır Kürtlerin özgürlüğü masalıyla, kandırılanlar gelecekte utançlarıyla yaşamaya mahkum olacaklardır.
Sömüreceği yerlerde emperyalizm hiçbir zaman huzuru istemez. Çünkü huzur ve barış milletlerin kardeşçe yaşadığı ortamlarda refahı getirecek, gücü getirecek ve sömürgeye başkaldırıyı getirecektir. Dolayısıyla kanla beslenen emperyalizmin can damarlarını kesecektir.
Rüya Kürtlerin özgür yaşam rüyası değildir, rüya bölgenin kaos ortamından batılı kan emicilerin daha fazla faydalanıp, daha fazla petrol, daha fazla para kazanma rüyasıdır. Bu rüyanın gerçeğe dönüşme bedeli de yıkılan yağmalanan şehirler, kaçan göçen masum insanlar, tecavüz edilen kadınlar, beşiğinde kafası ezilerek öldürülen bebeklerdir. Bu açıdan bakıldığında bunca vahşetin yaşandığı bölgede tek sorumlu maşayı tutan batılı emperyalistler değil, birtürlü uyanamayan, birlik beraberlik nutukları atarken bölündükçe bölünen Kürt yöneticilerdir.
Ey Türkiye içinde kahramanlık yaptığını sanan, binaları ateşe veren, araçları yakan huzuru bozan aşağılık uşaklar, bilin ki bugün hala nefes alabiliyorsanız Türkiye’nin sayesindedir. Ve yine bilin ki Kuzey Irakta, Suriye de gelecekte de özgür yaşamak gibi bir rüyanız varsa bunu ancak güçlü bir Türkiye sayesinde yapabilirsiniz. Türkiye sizin sıkıştığınız zaman kaçabileceğiniz bir vaha, kuyruğunuzu sıkıştırıp yaltaklanabileceğiniz bir efendi değildir. Eğer gücünüz varsa, ve yiyiyorsa gidin Kürdistan diye sayıkladığınız yerlerde savaşın, savaşın da milletiniz de sizi kahraman bilsin. Burada bayrak yakmakla, heykel devirmekle bir ekmek yiyemezsin.
Biz seni zaten tanınıyoruz. Kafana sardığın puşiyle, elinde molotofla çoktan şerefsiz damgasını yedin zaten. Eninde sonunda cezan kesilip cehenneme gönderileceksin. Bari git Kobane midir nedir, orda öl de tanımayanlar, adamdan saysın.
Bir de not, yetkileri kırpıla kırpıla kuşa döndürülen Polis ile bu işin olmadığı açıktır. Toplumsal olaylar ölümlere ve bastırılamayan şiddet eylemlerine dönüşüyorsa, “vur emri” elinde olan asker şehre inmelidir ve o sokaklar temizlenmelidir. Yoksa daha çok otobüs ambulans yanar, binalar taşlanır, bayraklar yakılır… vesselam…
0 yorum:
Yorum Gönder