18 Mayıs 2015 Pazartesi

WE HAVE A DREAM (Ya da Halk Ne İstiyor)



En intikam dolu olan en çok yara alandır. Canı acımış olana, hümanistlikten ve sair diğer tüm sevgilerden bahsetseniz de havanda su döversiniz. O’nun yarasına merhem olmanız gerek!

Arkanızdan yığınların gelmesini istiyorsanız önce söylediğinize kendiniz inanmalısınız. Ya da direk alnın çatına vurayım, ötekini berikini suçlayarak, habire durmadan onların eksiğini gediğini konuşmana konu yaparak beni etkileyemezsin! Almayı umduğun oy o meydan da yere yapışır kalkamaz bir daha!

Yapmak istediklerini duymak istiyorum halk olarak! Gözündeki inanmışlığı, pırıltıyı görmek istiyorum. Verdiğin vaadi canın kanın pahasına ne kadar savunabileceksin, bana hissettir istiyorum.

Biliyor musun ey siyasi, hepimizde şöyle bezgin bir durum oluştu. Artık ne sana ne ötekine inancımız var. Yitirdik size olan tüm güvenimizi! Evet bunu sen yaptın. Söylediğin ağız dolusu laf kalabalığıyla, inandırdığını zannettiğin tüm o meydanlarda yavaş yavaş sen bunalttın bizi.

1963 yılında Martin Luther King tam 200 bin kişiye “I have dream” dedi. Yani “bir rüyam var”!
Ve devamında ezilen, hor görülen, otobüste ön koltuklarda yer bulamayan “siyah” lara eşitlikten ve var olmaktan  bahsediyordu. Evet bir rüya idi o zaman! Ancak hem söyleyen, hem de dinleyenlerin gözleri çakmak çakmaktı. İnanmışlık vardı sadece orada!

Oysa ben seni dinlerken ötekine oy verdiğim için habire beni suçluyorsun! “Bunlar” diye başlıyorsun ve “aklını başına devşir” diye azarlıyorsun! Benim varolan aklımı elindeki kutuya sığdırmaya çalışıyorsun. Koyduğun para ve iş sınırları ile mayın döşüyorsun, tüm “seçme” özgürlüme! Korkutuyorsun beni, ya yine aç kalırsam diye!

Halbuki ben seni de biliyorum, o bahsettiğin ötekini de! Seni de denedim ben, berikini de! Her seferinde yarattığınız “zenginleriniz” ile mutlu azınlıklar çıkardınız ortaya. Hep bölüşmekten bahsederek, mutsuz çoğunluğu elindekine göz diktiniz! Böyle böyle çıkardınız çileden! Nefret ettirdiniz kendinizden. Demokrasi denilen “namuslu ev kızını” böyle böyle siz çevirdiniz bir “aşufteye”!

Bir türlü inandıramıyorsun beni! Yaptıklarını teminat olarak koyamıyorsun önüme! “Özgür” olacaksın diyemiyorsun mesela! Bana “bir Allah’ın kulunun” karışamayacağına , aksi halde karşısında seni bulacağına dair yemin edemiyorsun. Her iş ve aş vaadinin de boş olduğunun yine farkındayız!

Ne var ki “aşufteyi” bir kere daha süsleyip boyamaya başladınız. Görüp görebileceğimiz “güzel” bu işte! Başka çaremizin olmadığını bile bile yine sana “mühür basacağız”.


Evet “we have a dream” “bir rüyamız var” bizim! Yine komşumuza güvenmek istiyoruz! Yine varlıklı olanın yoksul olanı ezip geçmediği, ön sıralarda “zengin beyazların” oturmadığı “demokrasi” bineğimiz olsun istiyoruz. Çok mu şey istiyoruz. Sadece rüyalarımızı gerçeğe dönüştürecek “birini” istiyoruz. Bu sen olmuş, öteki olmuş beriki olmuş fark etmez! Halkın iki üç isteğini, inanıp da başarabilecek “adam” istiyoruz….

Ahmet Savaş - Adana /18.05.2015

0 yorum:

Yorum Gönder